Nisan 18, 2024

Stefan Zweig – Satranç

SATRANÇ Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler

“Yeryüzünde beni sorgulamayan, bana işkence yapmayan bir insan var mıydı gerçekten?”

Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!

Bilindiği üzere yeryüzünde hiç bir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz

“İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.”

Yavaş yavaş sinirlerimin hiçliğin bu korkunç baskısı altında gevşemeye başladığını hissettim…

Satrancın çekiciliği tek bir şeyden kaynaklanır; stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden.

” İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür,. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız… Yalnız… “

Muhtemelen kitabı hemen elime alıp okuduğumu düşüneceksiniz. Kesinlikle hayır! Önce bir kitabım olmasının sevincini yaşamak istiyordum.

 Tanrı, akıllıları utandırmak için aptalları seçer.

 ”Dizleri titremeye başladı: BİR KİTAP! Dört aydır elime kitap almamıştım ve içinde insanın ard arda sıralanmış sözcükler, satırlar, sayfalar ve yapraklar görebileceği, başka, yeni, şaşırtıcı düşünceleri okuyabileceği, tanıyabileceği, beynini alabileceği bir kitabın hayali bile insanı hem coşturuyor hem de uyuşturuyordu.”

Her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukta.

Dünyadan kopuk yaşayanlar, özel yapıları içinde karınca gibi, dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan bir maketini kurarlar

“Ama en kötüsü sorgulama değildi. En kötüsü, sorgulamadan sonra hiçliğime geri dönmekti; aynı masanın, aynı yatağın, aynı leğenin, aynı duvar kağıdının olduğu aynı odaya.”

Dikkatimi hiçbir şey üzerinde toplayamıyordum.

Ruhumuzu yoran tüm tehlikeleri kendiliğinden yok edebilme gücüne sahip bir beynimiz var hepimizin.

Cehalet, bütün alanlarda ortak olmak üzere evrenseldi.

…”Biz zavallılar kaderimize razı olmalıydık”…

Ama gerilmiş sinirlerim yüzünden yavaş yavaş sabrım tükendi..

Tıpkı aşkta olduğu gibi, satranç için de bir eş gereklidir…

“Çünkü bir insan kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir.”

“Çünkü bir insan kendini ne kadar sınırlara sokarsa o kadar sonsuzluğa yaklaşır; kendi aletleriyle kendilerine özel bir dünya yaratır, aynı karıncalar gibi.”

savaşacağım tek şey yine içimdeki diğer bendi

“Cehaleti tüm alanlara eşit olarak yayılmıştı.”

Bir şekilde rahatlamaya ihtiyacım vardı fakat içimi dökebileceğim tek kişi yine kendimdi.

Kendi üstünlüğüne o kadar inanmıştı ki kendisine karşı çıkılmasını bir hakaret ve yakışıksız bir direniş olarak algılıyordu.

Ama satrancı sadece bir oyun kalıbına sığdırmak ona hakaret olmuyor mu ?

Oyun zevkim bir oyun hevesine döndü, hevesim ise bir dürtüye, bir manyaklığa, sadece uyanma saatlerime değil, yavaş yavaş uyku saatlerime de nüfuz eden bir çılgınlığa dönüştü .

“Kim olduğumu biliyorsunuz ve kim olduğunuz beni ilgilendirmiyor.”

“… uçurumun dibinde miydim yoksa zaten atlamış, düşüyor muydum, sadece bunu bilmek istiyorum.”

“İçimdeki bir şey haklı çıkmak istiyordu ve savaşabildiğim tek şey içimdeki bu öteki ben’di…”

Görünen o ki insan beyninde istenmeyen hatıraları gün yüzüne çıkarmayı engelleyen mekanizmalar var.

Elimden her nesneyi almışlardı, zamanı bilmeyeyim diye saati, yazı yazamayayım diye kalemi, bileklerimi kesemeyeyim diye bıçağı…

Oyundan söz etmenin pek anlamı yok.Bitmesi gerektiği gibi bitti elbette.Bir güzel yenildik.

Savunmak yerine bütün gücünüzle saldırın!

Bir saplantıya kapılmış kişi, iyileşmiş olsa da her zaman tekrar hastalanma riski taşır.

“Bizi terazisinde tarttı ve yetersiz buldu.”

Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı.

Bana gülümsedi, evet gülümsedi, demek iyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hala.

“Samimiyeti dürüstlüğünü sorgulamayacağım kadar gerçekti. “

“Bütün yontulmamış varlıklarda olduğu gibi onda da gülünç bir kendini beğenmişlik vardı.”

“Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.”

“Yanlızlık insanlara karşı kullanılabilecek en büyük silahtır”

“Kazanmak, galip gelmek, kendi kendimi yenmek giderek bir tür öfkeye dönüşmüştü.”

Oysa burada etrafınızda hep aynı şeyler vardı, aynı şey, korkunç aynılık.

Bir takıntıya sahip bir insanın sonsuza dek bu tehlike içinde olduğunu söyledi

“Bu denli hızlı gelen bir şöhret, bu denli boş bir kafayı nasıl sersemletmez ki zaten?”

Her hamlesini çoktandır ezbere bildiğim oyunları bir daha, bir daha oynamanın bir anlamı var mıydı ?

Aslında satranç da bir bilimdi, bir sanattı.

…fakirler su ile yemek pişirmek zorundaydı.

Bence içinde biraz duygu olsaydı hastalarımıza dikkat çekebilir ya da dostça bir sözle bizi teşvik edebilirdi .

Bir Cevap Yazın