Bilal Bin Haris’ten rivayetle şöyle nakledilir: “Bir yolculuk esnasında Resulullah’la bir yerde konakladık, defi hacet için yanımızdan ayrıldılar. Peşinden ibrik götürdüm. Yanına vardığımda bazı kişilerin ağız dalaşına benzer şekilde birbirlerine bağırdıklarını işittim. Hiç böyle bir ses işitmemiştim. Sonrasında Efendimiz yanımıza döndüler. Kendisine ‘Ya Resulullah senin yanında bazı kimselerin kavga seslerini işittim ama ağzından konuşan kimseyi görmedim’ dedim. Efendimiz (SAV) Müslüman Cinler birbirleriyle kavga edip çekiştiler, beni aralarına hakem belirlediler ve kendilerini bir yere yerleştirmemi istediler. Ben de Müslüman kabileleri köy ve dağlara, müşrikleri de denizlerle dağlar arasına yerleştirdim buyurdu.”
Ayrıca cinler; hamamlarda, mezarlıklarda, pis ve izbe yerlerde, ahırlarda, çöplüklerde, ağaç kovuklarında ve duvar deliklerinde yaşarlar. Efendimiz (SAV), “Bana Nusaybinli cinlerden bir grup geldi, kendileri iyi cinlerdendi. Benden yiyecek istediler, ben de Allah’a dua ettim. Rastladıkları tezek ve kemikler onların yiyecekleri olsun. Tezek ve kemikle taharetlenmeyin çünkü onlar cin kardeşlerinizin azığıdır” buyurdular.
Ulvi ve sufileri ile cinlerin tıpkı bizim gibi sosyal hayatlarının olduğu sabittir. Düğün ve şenlikleri, toplantıları, cemiyet hayatları mevcuttur. Yiyip içmeleri koku duyusuyla olur. Ayrıca cinlerin parası kuru soğan ve sarımsak kabuğudur. Bunların kesinlikle yakılmaması tavsiye edilir. Aksi halde cinlerin şiddetine maruz kalabilirsiniz. Aralarında Müslüman olanlar, inananlar veya Ateist’ler de mevcuttur. İfritler ise şeytani cinler kabilesinin en güçlüleri olarak kabul edilir.
İlk yorum yapan siz olun