Haçlı Seferleri… 1096 ile 1270 yılları arasında, Avrupa’nın Katolik Hristiyanlarının, o zamanlar Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlar için “kutsal topraklar” olarak kabul edilen Orta Doğu’yu ele geçirmek amacıyla Papa’nın emriyle düzenlediği bir dizi akın. Tarih kitapları, Papa’nın çağrısıyla düzenlenen sekiz farklı Haçlı Seferi’nden bahsediyor.
Ancak bu sekiz seferin arasında, dördüncü ve beşinci Haçlı Seferleri’nin hemen ardından, tarihin tozlu sayfalarında hüzünle yerini alan iki dini hareket yaşandı: “Çocukların Haçlı Seferleri”. Aslında bu iki olay, gerçek birer Haçlı Seferi olarak kabul edilmiyor. Daha çok, dini birer coşku ve hayal kırıklığı hikayesi… Zamanla “Haçlı Seferi” olarak adlandırılmış olsalar da, bu isimlendirme, Haçlı Seferleri’nin genel tanımına pek de uymuyor.
Dördüncü Haçlı Seferi’nin ardından, Haçlı ordusunun kutsal topraklara gitmek yerine İstanbul’u işgal edip orada bir Latin Devleti kurması, Papa III. Innocentius’u yeni bir Haçlı Seferi hazırlığına itmişti. Roma Hristiyanlığı’na karşı çıkan Hristiyan topluluklara karşı yapılan bu sefer, Fransa’da Albililer ile yirmi dört yıl süren kanlı bir savaşa dönüştü. Bu savaş sürerken, Haçlı ruhunu canlı tutmak için vaazlar verilmeye devam ediliyordu. Ve bu vaazlar, öyle etkili ve heyecan vericiydi ki, çocukların bile kalplerini tutuşturmuştu. İşte bu tutuşma, “Çocukların Haçlı Seferleri” olarak adlandırılan o iki yürek burkan harekete yol açacaktı.
1212 yılında Fransa’da, on iki yaşındaki Stephen adında bir çocuk, kendisinden ekmek isteyen bir hacıyla karşılaştı. Hacının isteğini yerine getirdikten sonra, o gizemli kişi, kendisinin İsa olduğunu söyledi ve Stephen’a, krala iletmesi için bir mektup verdi. Fransız kralı Philippe, İsa’dan mektup aldığını söyleyen Stephen’ı ciddiye almadı. Ancak Stephen, kısa sürede büyük bir kalabalığı etrafında toplamayı başarmıştı.
Kral Philippe’in ilgisizliğine rağmen, Stephen, St. Dennis’te coşkulu vaazlar verdi ve çocuklardan oluşacak bir Haçlı Seferi ile Kudüs’ü Müslümanların elinden kurtaracaklarını ilan etti. Mucizeler gösterdiği de iddia edilen Stephen, kutsal topraklara yapacakları yolculuk sırasında, tıpkı Musa’nın Kızıldeniz’i geçtiği gibi, çocukların da denizi yararak kutsal topraklara ulaşacaklarını müjdeliyordu.
1212 yılının Haziran ayında toplanmaya başlayan çocukların sayısı hakkında kesin bir bilgi yok. Ancak bazı kaynaklar, bu sayının otuz bin gibi abartılı rakamlara ulaştığını iddia ediyor. Bu çocukların arasında sadece alt tabakadan değil, asil ve soylu ailelerin çocukları da vardı. Hatta bazı kaynaklara göre, papazlar, genç kızlar ve yaşlı hacılar bile bu çocukların seferine katılmıştı.
Çocuklar kutsal topraklara doğru ilerlerken, geçtikleri köylerden dilenecek sadakalara muhtaç kaldılar. Sıcak ve kurak hava nedeniyle, yolda birçok çocuk açlık ve susuzluktan hayatını kaybetti. Bazıları ise, hayalleri yıkılarak geri dönmek zorunda kaldı. Yolculuk sonunda Marsilya’ya ulaşan çocuklar, burada yaşayan ailelerin yanlarına sığındılar.
Ertesi sabah, denizin yarılması mucizesine tanık olmak için limana koşan çocuklar, mucizenin gerçekleşmediğini görünce büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Bazıları geri dönmeye karar verdi. Ancak mucizenin gerçekleşmesini umutla bekleyenler, iki tüccarın kendilerini Tanrı rızası için Filistin’e götüreceği vaadine inanarak gemilere bindiler.
Aradan geçen on sekiz yılın ardından, o gemilerde yaşananlara tanık olan bir papazın anlattıklarına göre, gemilerden ikisi kayalara çarpmış ve içindeki herkes hayatını kaybetmişti. Geri kalan gemiler ise, Arap korsanlar tarafından ele geçirilmiş ve esir alınan çocuklar, köle olarak satılmıştı.
Fransa’da bu acı olaylar yaşanırken, Almanya’da da Nikolaus adında bir çocuk, benzer vaazlar vermeye başlamıştı. Kutsal toprakları çocukların kurtarabileceğini, ancak bunun savaşla değil, konuşarak yapılabileceğini söyleyen Nikolaus, Müslümanları sevgiyle dönüştürmek için Kudüs’e yürümeyi planlıyordu.
Bu amaçla, vaazlarıyla binlerce çocuğu Köln’de toplamayı başaran Nikolaus, Köln’den bir grupla Cenova’ya doğru yola çıktı. Ancak yola çıkan grubun sadece üçte biri Cenova’ya ulaşabildi. Stephen ve takipçilerinin beklediği o mucizevi an, Nikolaus ve takipçileri için de gerçekleşmedi.
Mucize gerçekleşmeyince, çocuklardan bir kısmı Cenova’da kalmaya karar verdi. Nikolaus ve Cenova’da kalmayı kabul etmeyenler ise, Pisa’ya doğru yola çıktılar. Ancak burada da bekledikleri mucize gerçekleşmedi. Son durak olarak Roma’ya gelen grup, Papa Innocentius tarafından imanları nedeniyle takdir edildi. Ancak Papa, kesin bir dille evlerine dönmelerini emretti. Papa’nın bu sözleri üzerine, hayalleri yıkılan çocuklardan bir kısmı evlerine döndü, bir kısmı ise İtalya’da kaldı.
Çocukların Haçlı Seferi olarak bilinen bu iki acı olay, gerçek ve düzenli birer Haçlı Seferi olarak kabul edilmiyor. Daha çok, dini birer coşku ve hayal kırıklığı hikayesi olarak değerlendiriliyor. Ancak tüm bu yaşananlar, o dönemlerde Haçlı ruhunun ne kadar canlı ve etkili olduğunu gösteriyor. Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen, Haçlı Ordusu, aynı coşkuyla V. Haçlı Seferi’ne çıkmakta gecikmedi.