
Anakronizm, bir olgunun, nesnenin veya düşüncenin ait olmadığı bir zamana yerleştirilmesi anlamına gelir. Bir hikâyede Orta Çağ şövalyesinin elinde akıllı telefon görmek gibi… Bu kavram; tarih, edebiyat, sinema, tiyatro ve hatta popüler kültürde sıkça karşımıza çıkar. Peki anakronizm neden yapılır? Hata mıdır yoksa bilinçli bir anlatı tekniği midir?
Bu yazıda anakronizm nedir, örnekleri nelerdir, türleri nelerdir ve hangi alanlarda kullanılır detaylıca ele alacağız.
Anakronizm kelimesi, Yunanca “ana-“ (karşı) ve “kronos” (zaman) kelimelerinden türemiştir. Anlamı, “zamana karşı gelmek”tir. Genellikle, bir döneme ait olmayan bir nesne ya da fikir o döneme aitmiş gibi sunulduğunda ortaya çıkar. Bu durum bazen bir bilgi hatasından, bazen de yaratıcı bir tercihten kaynaklanabilir.
Bu tür, tarihsel olaylar veya karakterlerle ilgili anlatılarda geçmişe ait olmayan bir ögeye yer verilmesidir. Örneğin; bir Roma İmparatoru’nun cebinden cep saati çıkarması gibi.
Bir dönemde henüz var olmayan düşünce, ahlaki değer ya da kültürel kodların geçmiş bir zamana yansıtılmasıdır. Örneğin; 18. yüzyıl karakterlerinin günümüz kadın-erkek eşitliği bilincine sahipmiş gibi davranması.
Tarihi bir dönemi konu alan eserde günümüz teknolojisinin kullanılmasıdır. Orta Çağ savaşçılarının elinde tüfek olması gibi.
Her anakronizm bir hata değildir. Bazen bilinçli olarak kullanılarak eleştirel bir bakış açısı geliştirilir ya da seyircide mizahi bir etki yaratılır. Örneğin Quentin Tarantino’nun filmlerinde bu tür anakronik tercihler oldukça yaygındır.
Shakespeare’in bazı oyunlarında Roma döneminde geçen sahnelerde 16. yüzyıl İngiliz geleneklerine ait unsurlar kullanması da bir başka örnektir. Burada amaç, karakteri güncel bir bağlama yaklaştırmaktır.

Televizyon dizisi Muhteşem Yüzyıl’da olaylar 1520 ile 1566 yılları arasında geçmesine rağmen, çok daha sonraki yıllara ait nesneler ve coğrafi adlara yer verilmişti. Örneğin, Pargalı İbrahim Paşa birçok sahnede masa başında çalışırken gösterildi. Oysa Osmanlı Sarayı’na masanın girmesi Abdülmecid’in (1823-1861) saltanatına rastlıyor. Sarayın mutfağında aşçı yamağı domates doğrarken gösterildi. Oysa anavatanı Güney ve Orta Amerika olan bu meyve, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinden sonra Avrupa’da tanınmış ve yetiştirilmeye başladı. Domatesin Osmanlı topraklarına girişi ise 1835’ten sonradır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Şehzade Mehmet’i ziyaret için gittiği Manisa Sarayı’nda, yerlerde parke olduğu görüldü. Oysa parke, ilk kez 1684’te, Versailles Sarayı’nda ortaya çıktı.
Her ne kadar yaratıcı anlatım tekniği olarak kullanılabilse de, bazı anakronizmler izleyicinin ya da okuyucunun tarih bilgisiyle çelişebilir. Özellikle tarihi olayları anlamaya çalışan gençler için yanlış izlenimler bırakabilir. Bu nedenle anakronizmin farkında olmak ve eleştirel gözle bakmak önemlidir.
Anakronizm, sadece bir anlatı hatası değil; aynı zamanda düşünmeye teşvik eden, çağlar arasında köprü kuran ve zaman kavramıyla oynamamıza olanak tanıyan bir araçtır. Edebiyattan sinemaya, felsefeden popüler kültüre kadar her alanda karşımıza çıkabilir.
Bir dahaki sefere tarihi bir film izlediğinizde ya da klasik bir roman okuduğunuzda; gözünüz anakronik ayrıntılarda olsun!