Hayatta en çok ilgi çeken mitlerden biri, belki de gücün arkasındaki görünmeyen tehditleri en çarpıcı şekilde anlatan Demokles’in Kılıcı hikâyesidir. Bugün bu deyim, zirvede bile olsan başının üzerinde sallanan görünmez tehlikeler olabileceğini anlatmak için kullanılıyor. Peki ama bu söz nereden geliyor, ne anlatmak istiyor?
Antik çağda, bugün İtalya’nın Sicilya adasında yer alan Siraküza şehrinde geçiyor bu hikâye. Siraküza’nın güçlü kralı Dionysos, sadece bir savaşçı değil aynı zamanda adaleti (!) temsil eden sert bir hükümdardır. Halkına korku salmakla beraber, ülkesini büyük savaşlardan başarıyla çıkaran biri.
Bu kralın yakın çevresinde yer alan, hizmetkârı ama aynı zamanda dostu olan Demokles (orijinal adıyla Damokles) ise kralın gücüne hayran bir adam. Sürekli olarak Dionysos’un işinin ne kadar kolay olduğunu, kılıcıyla her sorunu çözebildiğini ve krallığın ne büyük bir nimet olduğunu dile getirip durur.
Ancak Dionysos bu sözlerden sıkılır. Ve bir gün Demokles’e şöyle der:
“Madem bu kadar kolay görüyorsun, gel bakalım bir günlüğüne krallığın tadını çıkar.”
Demokles’in keyfi yerindedir, o gece heyecandan uyuyamaz bile. Ertesi gün geldiğinde tahtına oturur, ama bir farkla… Dionysos, tahtın tam üzerine, incecik bir at kuyruğu kılına asılmış bir kılıç yerlettirmiştir. O kılıç, her an Demokles’in başına düşebilecek gibi sallanmaktadır.
İşte o anda Demokles’in krallık hayali bir kâbusa dönüşür. Tüm gün o kılıcın altında diken üstünde oturur, hiçbir karar veremez, rahat nefes bile alamaz. Günün sonunda, kral olmanın dışarıdan göründüğü gibi konforlu olmadığını, her an tehdit altında yaşamanın bedelini çok net bir şekilde anlar.
Bu yüzden, “Demokles’in Kılıcı” bugün hem siyaset sahnesinde hem de yüksek sorumluluk taşıyan her pozisyonda, insanın tepesinde sallanan tehditleri simgeleyen bir metafora dönüşmüştür.