Dostoyevski – Suç ve Ceza Adlı Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler
” Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.”
“Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum.”
İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!
Ağlamış, bağırmış, çağırmış ama alışmışlar bile. Aşağılık insanoğlunun alışmadığı şey yok ki zaten!
Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşlukta erdem değildir kesinlikle.Fakat sefalet ayıptır.İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruya bilir.Fakat, sefalete düşünce asla…
Fakat bir kadın hem zeki hem de kıskanç olursa, iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir işte.
Sarayından çık, kenar mahallelerde şöyle bir dolaş. Gör ne sefalet, ne çirkinlikler var! Köpeklerle insanlar yan yana yatıyorlar!.. Bir lokma ekmek için namuslar satılıyor.
Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir!
“Öyle bir sınıra gelirsin ki, onu aşamazsan mutsuz olursun, aşarsan, belki o zaman daha da mutsuz olursun.”
Başkalarının aklıyla yetinmek hoşumuza gidiyor. Alışmışız buna!
”Tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. Sadece keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum.”
” İki kötülükten, daha az kötü olanını seçiyorum.”
Uzak durun benden! Yalnız kalmak istiyorum, yalnız, yalnız, yalnız!
“Çünkü, kimi zaman böyle olur. Sözler hiçbir işe yaramaz. İnsanlar birbirlerinin düşüncelerini gözlerinden anlarlar.”
Fakirlik ayıp değil; fakat toplum sefalet içindeki bir insanı alçaltmak için elinden geleni yapıyor.
Yalnız köylüler ve en cahil insanlar sorguya çekilirken her şeyi inkar ederler.
”Denginiz değilim efendim, dengesizim…”
Bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.
“Nefrete sevgiden fazla güvenirim. Çünkü, nefretin sahtesi olmaz!”
Anlamıyorum. İnsanları bir savaşta öldürmek ne diye şerefli bir iş sayılıyor?
Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum. Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de şimdiye kadar yapamadıklarımızla.
Akıllı konuşmaları dinlemek hoşuna gider insanın.
Zeka, bence parlak bir varlık, tabiatı güzelleştiren bir süs, hayatın bir tesellisidir.
” …damarlarınızda kan yerine ayran dolaşıyor! Hiçbirinize inanmıyorum! Her durumda sizin için önemli olan şey, ne yapıp yapıp insana daha az benzemeye çalışmaktır!
“Yani beni öldüresiye bunalttınız, bende tek başıma kalmak istiyorum,”
“Kilitleyecek bir şeyleri olmayan insanlar daha mutludur, öyle değil mi?”
İnsanlar en çok atacakları yeni adımdan, söyleyecekleri yeni sözden, kısacası alışkanlıklarını terk etmekten korkarlar…”
Kimde vicdan varsa, o acı çekecektir…
…bu sizin için biraz daha rahat yaşama sorunuyken, öbür taraf için yalnızca açlıktan ölmeme sorunudur.
“…tek istedikleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak… Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendileri olmasınlar, yeter ki kendi kendilerine benzemesinler… Bunun adına da en ileri gelmişlik diyorlar. Saçmaladıkları şeyler kendi düşünceleri olsa bari…”
Sizin… şerefsiz bir insan olduğunuzu biliyorum ama sizden hiç korkmuyorum.
Acı çekmek iyi bir şeydir. Acı çekiniz.
“İnsanın canını sıkan ne biliyor musun? Herhalde onların yalan söylemesi değil. Yalan, her zaman affedilebilir… Yalan sevimli bir şeydir, çünkü insanı gerçeğe ulaştırır. Hayır, burada insanın canını sıkan şey, yalnız yalan söylemeleri değil, kendi yalanlarına kendilerinin de inanmalarıdır.”
Yaşasın zâlimler için cehennem!
Yalnız kalmak için yeryüzündeki her şeyi verirdi ama bir tek dakikanın bile tek başına geçmeyeceğini hissediyordu.
Zeka yanıldığında şeytan yardım eder.
”Zihni öylesine meşguldü ki hiçbir şey duymuyordu.”
Her şey insanın içinde yaşadığı ortama, şartlara bağlıdır. Herşeyi belirleyen çevredir, insansa bir hiçtir.
İnsan sevdikleri için bunu yapabilir, kendi hayatını boş verir! Yeter ki sevdiği varlık mutlu olsun.
Öfke ne kadar aptallaştırabiliyor insanı!
Kendinden geçmek, her şeyi unutmak, sonra uyanıp yeni bir yaşama başlamak istiyordu şu anda.
“Söz, eylem değildir.”
Her yönüyle incelemeye kalkarsan dünyada kaç tane iyi insan kalır?
Hiçbir zaman insanlara kötü davranarak düzeltemeyiz onları, özellikle çocuklara iyi davranmak gereklidir. Bir çocukla ilişki kurarken iki kat dikkatli olmalıyız. Ah sizi kendini beğenmiş ilericiler! Siz insanları anlamazsınız. Başka birini ezerken kendinize kötülük ettiğinizin farkına bile varmazsınız.
Dünya hassas kalpler için cehennemdir…
Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir.
“Suç, sosyal düzenin bozukluğuna karşı bir protestodur..”
İnsan denen canavar her şeye alışır
“Çok ufak şeyler” ama önemli olan da bu ufak şeyler. İşte her zaman bu ufak şeyler mahveder her şeyi…“
“Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz sayın bayım, bir insanın artık gidebileceği hiçbir yerinin olmaması ne demektir, anlıyor musunuz?
“Birkaç tavşanın ardından koşan hiçbirini yakalayamaz.”
Hiç düşünmeden ve korkmadan yaşamaya bakınız. Fırtına sizi kıyıya sürükler ve güven içinde yaşatır.
Sıkıntı çekmek, insanı olgunlaştırır terbiye eder.
Neymiş efendim, onların da bildiği gerçekler varmış! İyi ama, gerçek her şey demek değildir ki…
Fakat işler her zaman insanın arzu ettiği şekilde yürümüyor…
Eğer deli ile akıllı arasında bir çizgi çizmek gerekirse bunu hiç kimse yapamaz. Hepimiz, zaman zaman delice hareket ederiz. Tam anlamıyla normal bir adam çok zor bulunur. Binde bir çıkar.
…insan yalnızca korkaklığı yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor.
Yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür.
Ufacık bir ihmal, insanın hayatına mal olabilir.
Herkesin gidebileceği bir yeri olmalı. Çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir.
“Başkalarına saygı göstermezseniz , kendinizi aşağılarsınız!”
Ben bir insanım, yanıldığım için insanım. En azından on dört defa hatta belkide yüz on dört defa yanılmadan insan hiç bir gerçeğe ulaşamaz.
Önemli olan ayrıntıdır. Her şeyi de bu mahveder.
Bir insanı itip kakarsan onu düzeltemezsin, çocuklar için daha da doğru bu. Çocuklara karşı iki kat dikkatli olmak gerekir.
Odasına girince kendini yatağın üstüne fırlattı ve uykuya değil, unutkanlığa daldı.
Herkes gerçeği kendisinin bildiğini düşünüyor.
“Ah, sefil yaratıklar! Nefret etmiyor da seviyor gibi yapıyorlar… Ah, nasıl… Nasıl tiksiniyorum alayından!”
-kuyuya tükürme, gün gelir içersin … derler.
İyi kalpliliklerini, soğukkanlılıklarını ve neşelerini kaybetmeyen kadınlar, daima yaşlarından daha genç gösterirler.
Bütün yumruklar korkak, beceriksiz ve namuslu insanların tepesine iner.
Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan!
Herkes kendisini düşünür ve kim ki kendini en iyi kandırır neşeyle yaşar.
Bırak herkes görsün… babaları hayatı boyunca devlete sadakatle hizmet etmiş ve vazifesi başında ölmüş bir devlet memurunun çocukları dileniyor.
Kahretsin!.. Ne boş şeyleri önemsemişim!..
“Bir insanın güvenebileceği hiçbir şeyinin kalmaması ne demek biliyor musunuz?
Herkesin tutunacak bir dalı olmalıdır. “
“Güç sadece onu alma cesaretini sergileyene bahşediliyor.”
Bütün öteki canlılara karşı insanın tek üstünlüğüdür yalan söylemek.
Hastalık arttıkça öteki dünya ile yakınlık da artar.
Bazen öyle olur ki, bize tamamen yabancı olan biriyle daha ilk bakıştan itibaren -henüz tek kelime etmemiş olsak bile- ilgilenmeye başlarız.
“Kimi kez sorgular, sorguya çekilenden çok sorguya çekeni yanıltır.”
Toplum içinde bir yer edinebilmesi için insanın mevsimine göre davranmasını bilmesi yeterlidir bence.
Biliyor musun, bir şeyler var kafasında! Hiç değişmeyen, sürekli acı veren bir şeyler…
Eğer sevdiklerim mutlu olacaksa, seve seve hayatımı feda ederim.
Yalnızca ölümden korktuğu için yaşayabilir mi insan?
Neden belki kendinde bile bulunmayan bir kahramanlık bekliyorsun benden?
“Sen kime ne anlatırsan anlat kimse bir şey anlamaz.”
Hayatta çok şey yapmak isterdim.Benim de hakkım vardı.
Her şey hazır, ama insan ruhu hayata doyamadı. Yaşamak istiyor. Mezarı özlemedi daha…
Düşüncelerini dile getirmeyi sevmez, yüreğindekileri açığa vurmaktansa, şiddete başvurmayı yeğler.
Vicdan dostum, Vicdan! Eğer yaptığınız bir işten dolayı rahatsız oluyorsanız, bunun günah olduğuna ve öte dünyada hesabını vereceğinize inandığınız içindir.
Eğer başarılı olsaydım, bana taç takardınız ama şimdi tuzağa düşüreceksiniz!
Sizin dostluğunuzu istemiyorum, tükürüyorum içine! Duyuyor musunuz?
Yoksa ondan yeni bir şey, bir yönerge, bir çıkış yolu mu bekliyordu? İnsan boğulmamak için nasıl da bir saman çöpüne sarılabiliyor!
”Yoksulluk ayıp bir şey değil, bu bilinen bir gerçek. Ayyaşlığın da erdem olmadığını bir gerçek olarak kabul ediyorum. Ama sefillik bayım, sefillik çok ayıptır, yüzkarasıdır.”
Estetik kaygısı, güçsüzlüğün ilk belirtisidir!
” Kötü düşüncelerim için, beni bağışlayın”
Kendisinin hayranlık duyduğu bu düşüncelerine, bu yiğitçe davranışına, başkalarının nasıl olup da hayranlık duymadıklarını bir türlü anlayamıyordu.
İnsanlar en çok neyden korkarlar acaba? En çok korktukları ilk adımı atmak, ilk sözü söylemek…
Ne kadar çok içersem, o kadar anlayışlı oluyorum ben. İşte bu yüzden, acı ve duygu aradığım için içiyorum ben içkiyi… Ben neşe değil, acı arıyorum içkide… İçiyorum, çünkü acı çekmek, çok acı çekmek istiyorum…
“Aradığım neşe değil, ben kederime ortak arıyorum…”
Hayat bana bir kere verilmiş, bir daha başkası da vermeyecek; herkesin mutluluğunu beklemek istemiyorum. Kendim yaşamak istiyorum.
Ah, yalnız başıma bir insan olsaydım, hiç kimse sevmeseydi beni, ben de hiç kimseyi, hiçbir zaman sevmeseydim! Bütün bunlar olmazdı o zaman!
Gururludur, birinden bir şey istemektense, kendi elindeki son şeyini verir.
” Eğer Allah’a inanmasak acılara nasıl dayanırız? Bize merhamet ve yardımlaşma duygusunu veren kimdir? Allah’a inanmayan büyük acılara katlanamaz : çıldırır!”
Her şey çocuk gibi ağlayıp, Tanrı’dan yardım beklemekle halledilemez.
” Açık konuşuyorum, çünkü bir insanı aldatmayı onursuzluk sayarım.”
Beceri, bakarak öğrenilen bir şey değildir. Beceri gökten zembille inmez, emek ile elde edilir. Oysa biz neredeyse iki yüz yıldır emek vermekten vazgeçmişiz…
Herkesten önce kendini sev. Çünkü yeryüzünde her şey menfaat üzerine kurulmuştur.
Aslında her yer boğucu burada, insanın soluk alabileceği bir yer yok. Sokaklar bile penceresiz odalara benziyor.
“İnsana en çok acı veren şey, Söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki Uçurumdur.”
Sizi kimlere benzetiyorum biliyor musunuz? Etleri dilim dilim doğranırken cellatlarına gülümseyerek bakan insanlara.
“Peki, neden toplumları katledenler, insanların üzerine bombalar yağdıranların yaptıklarına cinayet denmiyor da, benim yaptığıma deniyor. …”
Ben senin önünde değil, insanlığın çektiği acıların önünde eğildim, dedi…
“Her şeyi konuştular mı, yoksa konuşmaya gerek kalmadan mı anlaştılar? Çünkü kimi zaman böyle olur; Sözler hiçbir işe yaramaz. İnsanlar, birbirlerinin fikrini gözlerinden anlarlar…”
Önemli meseleler, yabancıların yanında konuşulmaz.
hazır bulmaya alıştık. lokmamızı çiğneyip ağzımıza vermelerini bekliyoruz.
” Şeytan en çok tövbe etmiş insanla uğraşır, çünkü kaybettiği bir askerini tekrar kazanmak ister. ”
Aşktan, sevgiden, saygıdan söz edemeyeceksek neden edeceğiz? Bunlar olmayınca demek nefret var, mide bulandırıcı, aşağılayıcı bir şeyler var.
Onu hasta eden incinmiş gururuydu.
“insan birini tanımayı istiyorsa, bunu yavaşça ve dikkatli yapmalıdır, böylece peşin yargılar ve hatalar önlenir, çünkü böyle hataları ve peşin yargıları sonradan onarmak çok zordur.”
Benim içim bir adam iyiyse iyidir ve bu konudaki bütün prensibim bundan ibarettir.
“Ben her şeye hor görerek değil hoş görerek bakmayı öğrendim artık.”
” Yumuşaklığa hiç gerek yok. Toplumun ihtiyacı olan sert eleştirilerdir.”
“Tanrım! diye yalvardı. Sen bana yolumu göster! Ben o lanet olasıca hayalden vazgeçiyorum!”
Acı çekmek bir şey değil ama neyin acısını çektiğini bilmemek kahrediyor adamı.
Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur.
İsterseniz kadınların, bütün ağlayıp sızlamalarına rağmen, hakaret görmekten ne kadar hoşlandıklarından söz etmeyelim. Herkesin böyle anları vardır. Bilmem farkına vardınız mı? İnsanlar genel olarak hakaret görmekten hoşlanırlar, ama bilhassa kadınlar… Hatta insan, bunun onların tek eğlencesi olduğunu söyleyebilir.
” Ama insanlar da hiçbir zaman zekalarından bu kadar emin olmazlardı. Hepsi de kendilerini çok aklı başında ve iradesine hakim sanıyordu”
“İdam mahkumun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, ben nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!” Raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra “Bunun için insana alçak diyen de alçaktır!” diye ekledi.
Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynağı olmuştu.
İnsanın en büyük acizliği kendi içindeki şeytanını susturamamasıdır
” Sevmek ; güzel birinde aşkı aramak değil , bir başkasında kendini bulmaktır… “”
“Ben hiç kimseden ölesiye nefret etmedim, hatta hiç kimseden öç almak için yanıp tutuşmadım.”
‘Raskolnikov ürperdiğini duydu. Bağırarak: “Kimsiniz siz?” dedi. “Kendinizi peygamber mi sanıyorsunuz? Böyle yükseklerden konuşuyor, peygamberlik taslayıp, bilgece öğütler veriyorsunuz?’
Aşamayacağın bir çizgiye geldigin zaman acı çekeceksin. Eğer aşarsan daha çok acı çekersin.
” Hükmetmek için mi, yoksa boyun eğmek için mi yaratıldığımı sorguluyordum”
” İnsan bir saat sonra ne hissedeceğini bilemiyor”
Kimse kimseyi anlamıyordu. Herkes gerçeğin yalnız kendisinde olduğunu sanıyor, başkalarına bakarak acı çekiyor, göğsünü yumrukluyor, ağlıyor, ellerini ovuşturuyordu.
“Çünkü öyle zamanlar oluyor ki hiç tereddütsüz gitmek gerekiyor, sırf gitmek!”
Evet, sinirli, gururlu, dediğim dedik bir kadındır karım. Yerleri kendisi siler, kuru ekmek yemeye boyun eğer, ama kendisine saygısızlık yapılmasına asla izin vermez.
Toplum düzenini sağlamak için hapishaneleri dolduruyorsunuz.
İnsanlar anlamsız bir hınç ve öfkeyle birbirlerini öldürüyorlardı.
Ondan çok daha suçlu olanlar onun suçuyla alay ediyorlardı.
Bana göre kan dökülmesini, hele vicdan adına olmasını savunmak, kan dökülmesinden daha kötü.
” Bütün zekanıza rağmen, kuşkuculuğunuz olayları tamamen kavramanıza engel oluyor.”
Sanki ben o kocakarıyı mı öldürdüm? Ben kendimi öldürdüm, kocakarıyı değil!.. Böylece, sonsuza kadar kendimi mahvettim!..
Güzel insan güldükçe güzelleşir. Çirkin insan güldükçe çirkinleşir
Adalet arıyor… Her şey de bir adalet olması gerektiğine inanıyor ve talep ediyor… Kendisi fark etmiyor insanlarda adalet bulunmasının imkansız olduğunu ve hayal kırıklığına uğruyor… Çocuk gibi, çocuk gibi!
…kişisel yardımlara, iyilikte bulunmalara ilkesel olarak karşıyımdır, çünkü kötülüğü kökünden kaldırmaz bu tür davranışlar, hatta tam tersine besleyip büyütürler.
Alçak tavanların, daracık odaların insanın ruhunu, yüreğini sıktığını bilir misin?
“Ve öfke… Kime baksanız öfkeyle dolu… Şunu söylemeliyim ki, aslında her şeyin kaynağı bu huysuzluk ve öfkedir.”
Nişanlınızdan evlenme teklifinize evet cevabı aldığınızda,en çok onun yoksul oluşuna sevindiğinizi,onu dilediğinizce yönetmek ve size borçlu olduğunu ikide bir başına kakmak için yoksul aileden kız seçmiş olmakla uygun bir iş yaptığınızı söylediğiniz doğru mu ?
-Tanrı büyüktür! Tanrıdan umut kesilmez! -Evet… Büyüktür, ama nedense bizim için değil!
“- Şimdi neden hiçbir iş yapmıyorsun?
– Yapıyorum.
– Ne yapıyorsun?
– İş yapıyorum.
– Ne işi yapıyorsun?
– Düşünüyorum.”
İlk yorum yapan siz olun