
⏱️ Okuma süresi: 6 dakika
Bu bir ekonomik analiz değil. Bu yazı, fakirleşmenin neden “normalleştirildiğini” anlatıyor.
Son yıllarda hep aynı cümleleri duyuyoruz:
Ama neredeyse kimse şu soruyu sormuyor:
Ya ekonomi bozulmadıysa?
Ya yaşanan şey bir çöküş değil, planlı bir dönüşümse?
Çünkü etrafımıza dikkatle baktığımızda şunu görüyoruz:
İnsanlar daha çok çalışıyor, daha çok borçlanıyor ama her geçen gün daha az şeye sahip oluyor.

Enflasyon genelde teknik terimlerle anlatılır.
Yüzdeler, tablolar, grafikler…
Ama enflasyonun gerçek etkisi istatistiklerde değil, günlük hayatta hissedilir:
Bu düşüş ani olmaz.
Çünkü ani fakirleşme isyan doğurur.
Ama yavaş fakirleşme, zamanla normalleşir.
İnsan fark etmeden şuna alışır:
“Demek ki artık bu kadar yetiyor.”

Eskiden kölelik açık ve görünürdü.
Bugün ise sözleşmelidir.
Kredi kartları, ihtiyaç kredileri, konut kredileri…
Hepsi aynı noktaya çıkar.
Borç sadece parayla ilgili değildir.
Borçlu insan:
Çünkü borçlu insanın tek gündemi vardır: ayın sonu.
Bu yüzden borç, bir finans aracı değil;
bir davranış kontrol mekanizmasıdır.

Bugün birçok insan için sorun ev almak değil.
Sorun, evde kalabilmektir.
Kira artışları, taşınmalar, tahliyeler…
Ama genelde atlanan bir gerçek var:
Evler bireylerin elinden çıkıyor.
Ve büyük yapılar tarafından toplanıyor.
Fonlar, şirketler ve kurumsal yatırımcılar,
sessizce mülk sahibi oluyor.
Bu yüzden yaşanan şey sadece bir “kira krizi” değil.
Bu, sahipliğin bireyden alınıp kuruma devredilmesidir.
Zengin kesim zaten sistemden etkilenmez.
Fakir kesim ise hayatta kalma mücadelesi verir.
Ama orta sınıf tehlikelidir.
Çünkü orta sınıf:
Sahiplik bağımsızlık getirir.
Bağımsızlık ise kontrolü zorlaştırır.
Bu yüzden orta sınıf ne tamamen zenginleşir
ne de tamamen yok edilir.
Sadece bağımlı hale getirilir.

Bu cümle çoğu zaman bir tehdit gibi algılanır.
Ama belki de bir tehdit değil,
bir gelecek tasviridir.
Yeni düzende:
Ev senin değildir, oturduğun sürece senindir.
Araba senin değildir, kullandığın sürece senindir.
Hatta para bile…
artık tam anlamıyla senin değildir.
Yaşananlar bize sürekli bir kriz gibi anlatılıyor.
Ama birçok işaret bunun bir kriz değil,
kontrollü bir geçiş olduğunu gösteriyor.
Daha merkezi.
Daha dijital.
Daha izlenebilir bir sistem.
Krizler çözülmüyor çünkü çözülmeleri gerekmiyor.
Amaç:
Şimdi dur ve kendine şu soruyu sor:
Gerçekten mi ekonomi bozuluyor?
Yoksa sana,
sahip olabileceğin bir hayatın kapısı mı kapatılıyor?
Çünkü tarihte ilk kez insanlar her şeye erişebiliyor…
Ama aynı zamanda hiçbir şeye sahip olamıyor.
Bu konuyu daha karanlık ve detaylı bir anlatımla ele aldığım video burada:
👉 https://www.youtube.com/watch?v=UxcS5LxRRyE
Not: Bu yazı az kişiye ulaşıyorsa, sebebi içerik kalitesi değil; rahatsız edici sorular sormasıdır.