DÖNÜŞÜM Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler
“Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor.”
“Biraz daha uyusam bütün bu olanlardan kurtulabilir miyim?”
…sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri.
“Erken kalkmak,”diye düşündü,”insanı bir hayli aptallaştırıyor. İnsan uykusunu iyi almalı.
Şimdi vakit çoğunlukla çok sessiz geçiyordu.
En iyisi uyuyup bütün bu aptalca düşünceleri unutmak.
Müzikten bu denli etkilendiğine göre, bir hayvan mıydı gerçekten?
Alelacele koşup yaşama sığınmıyorsa insan, yaşamdan zevk alabilir mi?
Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.
İnsanı büyüklüğe götürecek yol, ancak onun küçüklüğünden geçer.
Huzur içinde uyumadığı doğruydu fakat derin uyumasının nedeni tam da bu huzursuzluktu.
Biraz daha uyusam ve tüm bu saçmalıkları unutsam nasıl olur acaba?
İnsanın çalışamayacak halde olduğu bazı anlar olabilir.
Sonra başı, elinde olmaksızın tamamen önüne düştü ve zayıf soluğu, burun deliklerinden son kez çıktı.
” Olmamasına razıyım. Oluyormuş gibi olmasın yeter..”
Müzikten bunca duygulanan biri ona bir hayvan gibi bakabilir miydi ?
“Ölüm, bir hayata son veriyor; ama bir ilişkiyi bitiremiyor…”
”Peki ama; ya şimdi bütün bu huzur, geçim rahatlığı ve memnunluk, korkunç bir sonla noktalanırsa?”
İçtenlikten uzak, asla sürekliliği olmayan insan ilişkileri. Hepsi yerin dibine batsın!
İçimde nelerin olup bittiğini, neler hissettiğimi açıklayamam size. Kendime bile
…insan hastalığını yataklara düşmeksizin atlatabileceğini sanıyor işte.
”Sabahın köründe kalkma zorunluluğu yok mu,” dedi kendi kendine, ”aptal ediyor adamı. Uykusunu almalı insan dediğin.”
“Ancak yine de umudumu büsbütün yitirmiş değilim.”
İçinde bulunduğu tüm sıkıntıya rağmen gülümsemesini bastıramadı.
…”Benim de karnım aç,” dedi Gregor kendi kendine kaygılı bir ifadeyle, “Ama böyle şeylere değil”…
“Fakat soğukkanlı düşünerek yapılacak bir hareketin, çaresizlik içinde yapılandan daha iyi olacağını biliyordu.”
…duyulan tiksintiyi bastırıp sabretmek,yalnızca sabretmek aile yükümlülüğünün bir gereğiydi…
Meşgul insanlar ufak tefek problemleri sık sık göz ardı etmek zorunda kalır.
Sürekli değişen, hiç süreklilik kazanmayan asla samimileşmeyen insan ilişkileri. Şeytan alsın hepsini…
Tren aktarmalarını yakalamak için çektiğim sıkıntılar, düzensiz yenen berbat yemekler, durmadan değişen, sonu olmayan, samimiyetsiz insan ilişkileri. Hepsine lanet olsun!
Hastalık nasıl da durup dururken üzerine çöküyor insanın!
“Beni hayal kırıklığına uğratan, benden başkası değil..”
Dokunur elbet kasvetli hayatlara ferah nefesler.
Oysa şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacı vardı aklının başında olmasına…
Senin anlamanı sağlayamam, kimsenin kafamda olanları anlamasını sağlayamam. Kendim bile anlamıyorum.
“Kendi içimde zaman zaman boğuluyorum, böyle anlarda beklenmedik bir ölüm isteği ne kadar da hissediliyor”
Ölmekten müthiş korkuyordu, çünkü henüz yaşamış değildi.
Aklından ne geçtiğini kendisi de bilmiyordu.
“Müzikten böyle etkilendiğine göre gerçekten bir böcek olabilir miydi?”
“Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm.. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum..”
Odasını boşaltıyorlardı; sevdiği ne varsa elinden alıyorlardı.
Bizim asıl felaketimiz,bunca zaman bu düşünceye inanmış olmamız.
Kazandığı bu şey kaybettiğinin yerini fazlasıyla dolduruyordu.
kirli bir camdan bakıp herkesi ve her şeyi kirli sanıyorsunuz.
Hayvanlarla yakınlık kurmak, insanlarla yakınlık kurmaktan daha kolay.
Önyargının nedenleri üzerinde düşünülmez.
Sandığım kadar iyi değilim henüz. Ama birazcık iyiyim.
Dokunur elbet kasfetli hayatlara ferah nefesler
Yani insan ne ise O değildir. Ne olmuşsa O’dur
Son zamanlarda başkalarını bu denli az düşünmesine hemen hiç şaşmıyordu; eskiden düşünceli oluşuyla gururlanırdı.
Bir çıkmazın içindeyim, ama bu çıkmazdan kurtulacağım.
Her şey tam olması gerektiği gibi; gürültülü ve ağır.
Dokunduğum her şey dağılıp dökülüyor…
”ne boktan hayat! yaşlandığımda bulacağım huzur böyleymiş demek!”
“Asla bir süreklilik, asla bir içtenlik kazanamayan sıradan ve geçici ilişkiler…
Şeytan görsün hepsinin yüzünü.”
Adamlar ne de güzel yiyorlar, oysa ben öleceğim!
Yaşam baştan kaybedilmiş bir SAVAŞ !
İnsanın asıl olarak iki günahı vardır, diğerleri bunlardan kaynaklanır:Sabırsızlık ve tembellik.
Dünyanın yoksul insanlardan beklediğini sonuna kadar yerine getiriyordu onlar, babası küçük banka memurlarının önüne kahvaltı koyuyor, annesi tanımadığı insanların çamaşırları için kendini feda ediyor, kız kardeşi müşterilerin buyruğuyla tezgâhın arkasında oradan oraya koşuyordu, ancak daha fazlasına ailenin gücü yetmiyordu.
” Bir çok kitap , insanın kendi kalesinin içindeki bilinmeyen odaların anahtarları gibidir… “
Fakat zaten zor olan durumumu daha da zorlaştırmayın.
Mevcut sıkıntıyla o kadar meşgullerdi ki başka bir sorunu fark etmeleri olanaksızdı.
“Anlık sorunlara o denli odaklanmışlardı ki, gözlerinin önündeki basit gerçekleri bile idrak edebilmekten aciz bir duruma gelmişlerdi.”
Özgurlükten ve sorumluluktan korkuluyor.O nedenle insanlar,kendi yaptıkları parmaklıkların ardında boğulmayı yeğliyorlar.
Huzur içinde uyumadığı doğruydu fakat derin uyumasının nedeni tam da bu huzursuzluktu.
Dış kapının kapandığı duyulmamıştı; heralde açık bırakmışlardı, büyük bir felaketin yaşandığı evlerde bırakıldığı gibi.
… birisi kendisine yardım etse, her şeyin ne kadar da kolay olacağını düşündü.
Kabul edilebilir olandan değil, doğru olandan başlayınız.
Kardeşim sayfa numaraları yazmamışsın ne işime yarayacak bu bilgiler nasıl gidip bakıcam sayfasına.Yazık.