Nisan 20, 2024

Jose Mauro De Vasconcelos – Şeker Portakalı

ŞEKER PORTAKALI Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler

Çocuk yüreği unutur ama affetmez.

“Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.”

“Babam beni dövdüğü için herkes beni dövüyor ama sorun değil. Onu öldüreceğim!
Ne babanı mı öldüreceksin? Onu içimde öldüreceğim, birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar.”

”Tanrım! Neden hayat bazıları için bu kadar zor?..”

”Nen var Zeze?”
”Hiç. Şarkı söylüyordum.”
”Şarkı mı söylüyordun?”
”Evet.”
”Öyleyse ben sağır olmalıyım.”
İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim.

“Seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm.”

Onu düşünmekten kendimi alamıyorum, şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.

Üzgünsün diye, ağlaman gerekmiyor.

Sevginin ne olduğunu gerçekten keşfedeli beri, bütün sevdiklerimi sevgiye boğuyordum.

Öyle kötüyüm ki, doğmamam gerekirdi.

Öyle üzgündüm ki, o kadar büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım ki, o an ölmeyi istedim.

Sevgisiz bir hayatın hiçbir anlamı yok.

Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum. “

Bu küçücük kafada ne büyük bir hayal gücü.

” Hiç yaşama isteğim yok artık. İyileşirsem kötü bir çocuk olacağım. Anlamazsın sen. Artık uslu durmama değecek kimsem kalmadı…”

“Zaten depresyona girme” ya da hiçbir şeyi beğenmeme, bugünlerde de çok yaygın.”

Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek… Ve bir gün büsbütün ölecek.

Bir gün okulda 10 kişiden dayak yedim… bana bi cesaret geldi dedim “erkekseniz teker teker gelin”. Onlar da beni teker teker tekrar dövdüler. Bende eve gittim bu olayi abime anlattim. Abimle evden çıktık gittik okula. Abimle bi guzel dayak yedik onlardan…. Sonra eve geldik abim ” bana neden 10 kişi olduklarını” söylemedin dedi bi de o dövdü beni….

Anne, benim dogmamam gerekirdi.

“Büyükler birtakım masallar anlatıyorlar ve çocukların her anlattıklarına inandıklarını düşünüyorlar.”

“Bugün öfkelenecek gücüm bile yoktu.”

Destedeki bütün kartları öğrenmiştim. Ama valeleri pek sevmiyordum. Nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!

…”Tek mutlu kişi, başparmağını emerek uyuyan küçük kraldı”…

..yüreğimin sesini duymasından korkuyordum.

Daha çok anlat dedim. Hoşuna gidiyor mu? Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum. Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?
Gider gibi yaparız.

Gözlerim yaşlarla doluydu. Bu sahnede hazır bulunan ve kötü kötü gülen insanlar karşısında acı çekmek ve küçük düşürülmek yüzünden gözlerimde biriken yaşlarla susuyordum.

Ve öyle korkunç bir acı vardı ki bu gözlerde, ağlamak istese bile ağlayamazdı.

Hiç talihi yok, bana benziyor olmalı.

Güçsüzlük beni sürekli bir uyku halinde tutuyordu.

“Saçma sapan şeyler söyleme, Zezé. Seni çok seviyorum.”
“Hayır sevmiyorsun. Sevseydin bugün beni dövmelerine engel olurdun.”

İnsan doğumundan önce babasını seçemez. Ama seçmek elimde olsaydı seni isterdim..

Çok hırsız var hep bir daha sahip olamayacağım şeyleri çalıyorlar, bugün benden zamanımı çaldılar.

…Neden kimse beni sevmiyor?

Küçük düşmek, çektiğim acıdan daha çok üzüyordu beni.

Nasıl olsa her zaman anlatırsın bana; eninde sonunda anlatırsın, kendini tutamazsın.

Ne talihsizlik! Acıdan geberdiğim yetmiyormuş gibi, bir de gelip beni alaya alıyordu…

Tanrım! Hiç bu kadar sevgiye susamış bir küçük yürek görmedim…

“Büyüklerin sorunlarıyla uğraşmak için daha çok küçük değil misin?”

Annem çok iyi, beni dövmenin onu çok üzdüğünü biliyorum. Hiçbir zaman bütün gücüyle vurmuyor.

Kimbilir, belki bir mucize olur da içleri armağanla dolar. Biliyor musun Totoca, bir armağan almayı o kadar isterdim ki. Bir tek armağan. Ama yeni olsun. Benim olsun yalnızca…

Sanki her tuttuğu elinde kalıyor insanın, bu da büyük bir umutsuzluğa yol açıyor.

Defolun bayan. Defolun gidin, hemen. Kötü bir insan değilim, ama başkalarının hayatına karışan cadalozların dilinin kesmek gibi bir huyum vardır.

Bunca nedensiz kötülük karşısında yüzüm acıdan ve öfkeden yanıyordu.

“Kötü değilsin. Ama içine şeytan girmiş senin.”

Keyfim kaçmıştı, bir daha da canım konuşmak istemedi. Şarkı söylemek de istemiyordum. İçimde şarkı söyleyen kuşum havalanmıştı.

Noelde armağan aldın mi ? Başımı egdim ve totocanin dediği gibi yalnızca zengin kişileri seven küçük isa’yı düşündüm .

Evdeki yoksulluk o dereceydi ki, insan erkenden hiçbir şeyi çarçur etmemeyi öğreniyordu.

Fabrikada fazla mesai yapan birileri olmalıydı. Orası her gün insanları yutan, akşam olunca da çok yorulmuş insanlar kusan bir canavardı.

“İnsanın yoksul bir babası olması ne kötü!”

İşte seni böyle görmek istiyorum. Kafanda örümcek ağlarıyla değil de tatlı hayallerle yaşarken…

Günlerimi konuşma isteği duymadan geçiriyordum. Her şeyden korkuyordum . Öyle ki soluk alacak cesaretim bile yoktu .

En kötüsü, kimsenin kimseyle konuşmamasıydı.

“Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu.”

Anlıyor musun, Minguinho! Kavga sevmem ben. Kızgınsan bunu hemen söylemen en iyisi olur.

”Kımıldamadan, saatler boyu duvara bakıyordum. Çevremde konuşulduğunu işitiyordum. Her şeyi anlıyor, ama karşılık vermek istemiyordum. Konuşmak istemiyordum. Göklere uçmaktan başka isteğim yoktu.”

Kendimi yeryüzünün en talihsiz kişisi sanıyordum.

Boşuna zahmet etme Gloria. En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez

Bir Cevap Yazın