Pargalı İbrahim Paşa: Makbulden Maktule Uzanan Bir Devlet Adamının Hikayesi

Kara KutuMayıs 21, 2025238 Views

Osmanlı İmparatorluğu’nun 623 yıllık tarihinde görev yapan 218 sadrazamın yaklaşık %45’i, devlet işlerine rasyonel ve etkin bir biçimde yaklaşan devlet adamları olarak tarihe geçmiştir. Bu seçkin grup içinde, başarılarıyla öne çıkan ve belki de en üst sıralarda yer alabilecek isimlerden biri de şüphesiz Pargalı İbrahim Paşa‘dır.

Çeşitli tarihi kroniklere ve günümüz tarihçilerinin (Hammer, İnalcık, Ortaylı, Celalzade, Jorga, Uzunçarşılı, Emecen vb.) eserlerine göre, Pargalı İbrahim, Parga civarından, Rum kökenli bir balıkçı ailenin ikiz çocuklarından biriydi. Kanuni ile yaşıt olduğu tahmin edilse de, bu konuda farklı görüşler mevcuttur. II. Bayezid döneminde, Osmanlı akıncılarının Parga’ya düzenlediği bir baskın sırasında ailesinden koparılıp Manisa’ya, zengin bir Türk aileye köle olarak gönderilmiştir. Annesinin, kendisinin kaçırılmasının ardından vefat ettiği bilgisi, bizzat İbrahim Paşa tarafından Celalzade’ye aktarılmıştır.

Pargalı İbrahim. Rum bir balıkçı ailesinden gelen, ikiz kardeşlerden biri

Manisa’da, Osmanlı’nın 9. Padişahı olacak Şehzade Süleyman ile yolları kesişti. Bu karşılaşmaya dair farklı rivayetler olsa da (Süleyman’ın keman çalmasına hayran kalması, hayatını kurtarması veya doğrudan hizmetine alması), İbrahim’in cesareti, zekası ve keman çalmadaki ustalığı (kemanı bugün Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir) Süleyman’ı derinden etkilemiştir. Ayrıca yabancı dillere olan yatkınlığı, el yazmalarına düşkünlüğü ve sakin mizacı da öne çıkan özellikleriydi.

Süleyman’ın 1520’de tahta çıkışıyla birlikte İbrahim’in yükselişi başladı. İlk olarak hasodabaşı unvanını aldı. Bu görevle, padişahın günlük programını düzenlemek, Valide Sultan ile birlikte haremdeki gelişmeleri padişaha iletmek gibi önemli sorumluluklar üstlendi. Celalzade’ye göre, Süleyman, divan toplantılarında konuşulanları akşamları İbrahim ile de tartışarak onun fikirlerinden yararlanıyordu.

Pargalı İbrahim’in resmi divan toplantılarına ilk katılımı, 1520/21 Kışı’ndaki Canberdi Gazali İsyanı vesilesiyle gerçekleşti. Zira Süleyman şehzade iken İbrahim ile birlikte Suriye meselesi ve Canberdi Gazali konularında derin araştırmalar yapmışlardı. Hasodabaşı rütbesindeki birinin divana girmesi, özellikle Hain Ahmet Paşa’nın hoşnutsuzluğuna neden oldu ve ilerleyen dönemdeki Ahmet Paşa-İbrahim Paşa düşmanlığının temellerini attı.

Canberdi Gazali isyanının bastırılmasının ardından, Kanuni’nin dikkati Rodos meselesine çevrilmişti. Ancak Macaristan Kralı Louis’in bir Osmanlı elçisini öldürmesi üzerine divan, Macaristan’a savaş ilan etti ve sefer Belgrad’a yöneldi. Belgrad Seferi sırasında, Pargalı’nın gündeme getirdiği “Tuna Donanması” fikri, Hain Ahmet Paşa tarafından alay konusu olsa da, Pargalı, Fatih’in hayallerindeki donanmayla İstanbul’u aldığını hatırlatarak bu fikrin Belgrad, Budin ve Viyana’nın fethi için de hayati olduğunu savundu. Kanuni‘yi ikna eden bu “ince donanma”, Belgrad’ın fethinde kritik bir rol oynadı.

Belgrad’dan sonra Rodos’a yönelen Kanuni, buradaki güçlü savunma karşısında ilk zorlukları yaşadığında Piri Mehmet Paşa’nın sadaret mührünü iade etme teşebbüsü, Hammer’a göre Kanuni’nin sadrazam değiştirme fikrini pekiştirdi. Rodos’un fethinin ardından, Piri Mehmet Paşa’nın emekliye ayrılması beklenirken, yerine hasodabaşı İbrahim’in atanması devlet geleneğinde bir ilkti ve büyük tepkilere yol açtı. Hain Ahmet Paşa ve Ferhat Paşa’nın bu atamaya karşı çıkmaları, Pargalı tarafından sürgün edilmeleriyle sonuçlandı.

Sürgüne gönderilen Ahmet Paşa’nın Mısır’ı kendi toprağı ilan etmesi üzerine Pargalı, bizzat Süleyman tarafından isyanı bastırmakla görevlendirildi. Bu, Pargalı’nın sadrazam olarak Süleyman’dan bağımsız ilk ciddi sınavıydı. Yaklaşık yedi ay boyunca Mısır ve Levant’ta kalarak bölgenin sorunlarını çözdü, yeni valiler atadı ve bölge coğrafyası hakkında önemli bilgiler edindi. Pargalı güneydeyken İstanbul’da çıkan Yeniçeri isyanı, onu devirmeyi hedefliyordu. İsyan güçlükle bastırıldı ve Pargalı nihayet İstanbul’a döndü.

1526 Mohaç Meydan Muharebesi‘nin savaş planları bizzat Pargalı tarafından hazırlanmıştır. Dünya tarihinin en kısa süren meydan savaşlarından biri olan bu muharebe, iki buçuk saatte zaferle sonuçlanmıştır. Kanuni, bu başarısından ötürü Pargalı’yı seraskerlikle ödüllendirmiş ve onu hilafet haricinde padişahla eşit konuma getirmiştir. Bu durum, Osmanlı tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ayrıcalıktı.

Budin’in fethinin ardından, Kanuni’nin izniyle Budin Sarayı’ndaki el yazmaları ve heykeller İstanbul’a getirildi. Pargalı, Kanuni’yi Viyana seferi için ikna etse de, kötü hava koşulları ve Pargalı’nın önceden akıncılarla gönderilmesi gibi nedenlerle sefer iptal edildi.

İstanbul Antlaşması (1533) İmzalanması

1532-1533 Alman Seferleri ile Osmanlı, Batı’daki en uzak noktasına ulaşarak İsviçre Alpleri’nden Güney Alman topraklarına kadar akınlar düzenlemiştir. Avusturya’yı ateşkes istemeye zorlayan bu seferler sonucunda 1533’te İstanbul Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Pargalı, Avusturya Arşidükü ile eşit hale gelmiş ve bu diplomatik üstünlük yaklaşık bir asır sonraki Zitvatorok Antlaşması’na kadar sürmüştür. Bu diplomatik başarı da Osmanlı tarihinde bir ilkti.

Pargalı İbrahim Paşa, bu süreçte yetenekli bir askeri stratejist, mareşal ve başarılı bir diplomat olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Kanuni’nin “Kardeş seçseydim; bu, Pargalı olurdu. Ona gözüm kapalı güvenebilirim” sözleri, aralarındaki derin güveni göstermektedir. Hızır Hayreddin Barbaros, Matrakçı Nasuh, Malkoçoğlu akıncı beyleri ve Şehzade Mustafa gibi önemli isimlerle yakın ilişkiler kurmuş ve devletin her kademesinde söz sahibi olmuştur.

Ancak bu durum, Padişahı gölgelemeye başlamıştır. Özellikle Irakeyn Seferi’nde Kanuni’den habersiz Tebriz’i fethetmesi, gittiği her yerde kendi üstünlüğünü vurgulatması ve hatta İran ile yazıştığı bir diplomatik mektupta kendisini “Pargalı İbrahim Han” olarak tanıtması, Osmanlı devlet geleneğinde en çok çekinilen durum olan “yalanlı ihanet” algısını yaratmıştır. Kanuni, tüm dostluğuna rağmen istemese de can dostunu ortadan kaldırmak zorunda kalmıştır.

Pargalı İbrahim Paşa’nın İdamı

Venedik Elçisi’ne göre, bu idam, Süleyman’ın bundan sonra “kör atışla” ilerlemesine yol açmış ve pek çok tarihçiye göre fetih devrinin son bulmasına zemin hazırlamıştır. Pargalı ile tarihe karışan Yeni Dünya’yı fethetme hayalleri ve onun diplomasi alanındaki (İstanbul Antlaşması – 1533) zirve başarısı, Osmanlı tarihinde bir daha tekrarlanamamıştır.

Kanuni’nin 13 seferinin 10’unda, coğrafya, tarih, Latince, İtalyanca, Sırpça ve Farsça bilen bu sadrazam ona eşlik etmiş ve bu seferlerin 8’i zaferle sonuçlanmıştır. Pargalı, aynı zamanda iyi bir keman virtüözü, resme, top dökümüne ve donanmaya düşkün, heykel ve mitolojiye de meraklı, romantik ve hırslı bir kişiliğe sahipti. Sokollu Mehmet Paşa‘ya ilham olmuş, idamıyla birlikte Barbaros Hayreddin Paşa tarafından bir ağıt yakılmıştır.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Advertisement

Leave a reply

Kahve Ismarla

Follow
Search
Loading

Signing-in 3 seconds...

Signing-up 3 seconds...