1891 yılında İstanbul’da dünyaya gözlerini açar.
6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki kız çocuğudur.
Amerikan Kız Kolejinde okurken Balkan savaşından getirilen yaralıları tedavi eder. Lise bitince doktor olmaya karar verir.
Fakat hangi kapıyı çalsa ‘’Tıp Fakültesine kadın öğrenci alamayız’’ sözüyle karşılaşır. Kafaya koymuştur bir kere doktor olacaktır.
Maddi imkansızlıklara rağmen Almanya’ya Tıp okumaya gider.
Açlık ve sefaletin en dibini görür.
Günlüğünde şu not vardır; ‘’Çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor.
Ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor.
Ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim.’’
Dediğini yapar ve okulunu derece ile bitirip ülkesine doktor olarak döner. Cağaloğlu’nda ilk muayenehanesini açar fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse gelmez.
Halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktorudur. Aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam eder.
Fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi eder.
Eline geçen ilk parayla süt ve bakım evi açar.
Hasta ve zayıf çocuklar için Hilal-i Ahmer muayenehanesini kurar. Direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağlar. Ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadını olur.
Vücudu kendisinden önce pes eder; kansere yakalanır. Almanya’ya gönderilir.
Almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede ılık bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söyler;
“Kadınlar size emanet… “
İlk yorum yapan siz olun