Kuramsal fizik alanında dünyanın önde gelen uzmanlarından olan Amerikalı bilim insanı Michio Kaku, hızla gelişen yapay zekanın gelecekte insanlığa tehdit oluşturmayacağını düşünüyor.
Teknoloji milyarderi Elon Musk ve fütürist Nell Watson, bir gün fazlasıyla akıllanacak yapay zekanın insanlığın sonunu getirebileceği uyarısında bulunsa da, dünyaca ünlü kuramsal fizikçi Michio Kaku, 21’inci yüzyılın sonuna kadar insanlara tehdit oluşturmayacağını savundu. Turkcell Teknoloji Zirvesi için İstanbul’a gelen Kaku, teknoloji alanındaki tanık olduğumuz birçok gelişmenin
insanlık adına yararlı sonuçlar sunacağını belirtti.
Al Jazeera’ye konuşan Kaku, teknoloji devlerinin yürüttüğü bedava internet projelerinin demokrasinin yayılması için büyük önem taşıdığını belirtirken, uzay turizmi alanında kısa süre önce yaşanan iki kazanın gelişim sürecinin kaçınılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.
Kaku, Türkiye’nin gerekli insan gücü ve eğitim altyapısına sahip olduğunu belirtirken, ‘fikri sermayeyi’ öne çıkaran ülkelerin gelecekte başarıya ulaşacaklarını vurguladı.
Yapay zekanın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yapay zekanın hayatımıza sunacağı ilk önemli değişiklik, doktor ve avukatları duvar kağıtlarımıza yerleştirecek olması. ‘Robodoc’ veya ‘Robolawyer’ adı verilen yapay zeka, ne zaman ihtiyacınız olsa duvar kağıdınızda belirecek. Doktorunuz, sağlık konusundaki sorularınızı kısa ve anlaşılır bir şekilde size doğrudan cevaplayacak. Bu sayede tıp alanında inanılmaz bir tasarruf sağlanacak. Öte yandan trafik kazası yaptığınızda ihtiyacınız olan avukatı ‘Robolawyer’ ile çözeceksiniz.
Ancak robotların insan neslini tehdit edeceği konusunda fazla endişe duymamalıyız. Fukuşima nükleer santrali kazasından örnek vermek istiyorum. Sanıldığı gibi orayı robotlar temizlemiyor. Bu robotlar için imkansız bir görev çünkü onlar tornavida çeviremez, çekici kullanamaz, vanaları çeviremezler. Yapay zeka, bu açıdan ele alındığında günümüzde halen çok ilkel bir seviyede. Ancak geleceği ele aldığımız zaman, belki de bir tavşan kadar akıllı olacaklarını söyleyebilirim. Daha da ötesinde belki bir kedi veya maymun kadar akıllı olacak. Bu hızla ilerleyeceğini varsayarsak, 21’inci yüzyılın sonunda yapay zekanın tehlike arz edeceğini söyleyebiliriz.
Facebook ve Google gibi firmaların bedava internet projeleri dünyaya değişim getirebilir mi?
İnterneti her yere taşımanın asil bir görev amaç taşıdığını düşünüyorum. Soğuk Savaş döneminde, ‘ömür boyu diktatör’ kavramı vardı. Diktatörler ölene dek ülkeleri yönetirdi. Ancak internet bu dönemi sona erdirdi. Artık Twitter gibi sosyal medya ağları sayesinde diktatörler altı ay ayakta kalabiliyor. Üçüncü dünya ülkelerindeki nüfusun büyük kısmı 25 altı gençlerden oluşuyor. Bu gençler Soğuk Savaş’ın diktatörlerini, 50 yıl süren sert rejimleri hatırlamıyor, diktatörlüğü istemiyorlar.
İnternet demokrasiyi getiren araçtır. İnsanlar ‘bu şekilde böyle yaşamak zorunda değilim’ diyerek bilinçleniyorlar. Diğer ülkelerdeki insanların yaşayışlarını görüp kendi hayatlarını sorguluyorlar. Bu yüzden diktatörlükler sona eriyor, baskı altında sallanıyorlar. Demokrasiler birbirleriyle savaşmazlar. Hatırladığınız tüm savaşların listesini çıkarın. Hepsinin diktatörler, krallar, imparatorlar, kraliçeler arasında yaşandığını göreceksiniz. İnternet demokrasiyi yayar ve demokrasiler birbirleriyle savaşmaz.
Bitcoin’in küresel ekonomiyi sarsacağına inanıyor musunuz?
Bitcoin için bir talep söz konusu. Örneğin suçlular Bitcoin’i kullanmak istiyor çünkü sanal para devletler tarafından kontrol edilemiyor. Öte yandan sanatçılar, mucitler ve diğer insanlar da Bitcoin’i seviyor. Bitcoin’in marjinal bir buluş olduğunu ve bir süre kendisine yönelik talebin artmasını bekleyeceğini düşünüyorum. Yine de Bitcoin’in küresel finans sistemini ele geçireceğini düşünmüyorum. Çünkü mevcut sistemde yerleşmiş olan birçok varlığın karşısında Bitcoin yeni bir rakip olarak beliriyor. Talep oldukça, Bitcoin de var olacak.
ABD ile Çin arasında ayyuka çıkan siber savaşların boyutu sizce nereye varacak?
Siber savaşların talihsiz ama diğer taraftan önlenemez olduğunu düşünüyorum. Bilim bir araçtır. Devletler bilim aracını savaş için kullanacakları gibi barış için de kullanacaklar. Toplumlar olarak ya bu şekilde yaşamayı kabullenmeli, ya düzenlemeler getirmeli ya da ülkelere baskı oluşturmalıyız. Örneğin, nükleer silahlar. Ülkeler nükleer silahların çok tehlikeli olduğu konusunda ortak fikre vararak onları kısıtladı. Bence benzer bir durumu siber teknolojilerde görebiliriz. İnsanlığın geleceği bilgi teknolojilerinde yatıyor. Eğer bilgiye nükleer silahlarla zarar verirseniz, dünyada yaşayan herkes bunun acısını çeker. Bana kalırsa son derece tehlikeli olan nükleer silahların kısıtlanması gibi siber savaşlarda da benzer bir adım atılabilir.
Türkiye ile Japonya’daki gelişim sürecini nasıl karşılaştırırsınız?
Bilimin insanları refaha götüren motor olduğunu anlamamız gerekiyor. Zenginlik nereden geliyor diye düşünürseniz bir kısmının politikacılardan, bir kısmının da iş gücünden geldiğini söyleyebilirsiniz. Ancak zenginliğin en büyük kaynağı bilim ve teknolojidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra harabeye dönmüş olan Japonya’da hükümet ve şirketler, ‘Batı’nın yapmadığı bir şey üzerinde çalışmalıyız’ kararını veriyorlar. Böylece, Japonya transistör geliştirdi ve transistör radyolar yapmaya başladı. O zamanlar sadece askeri alanda bilinen transistör, çok büyük bir etki yaptı. Savaş gemileri arasında iletişim için kullanılan teknoloji bir anda insanların piknik sepetlerinde taşıdıkları , kumsala götürdükleri ürünlere dönüştü. Tamamen yeni bir fikir ortaya atılmış oldu. Japonya, yüksek teknolojiyi tüketicilere yönelterek kendisine niş oluşturmayı başardı. Savaşın ardından tek gövde haline gelmiş nüfus sayesinde eğitim öne çıktı, devlet aradan çekildi ve Sony, Toyota gibi firmalar büyümeye başladı.
Türkiye’nin aynı konumda olduğunu görüyorum. Birlik halinde olan eğitimli bir nüfusunuz var. Devletin aradan çekilmesi ve bilim ile teknolojiye destek sağlaması çok önemli. Bu sayede, ülkeler zenginliğe ulaşabilir. Bazı ülkeler bu konuda çok başarılı olurken, bazıları daha karmaşık bir görünüm sergileyebiliyor. Bazıları ise sadece tarıma yatırım yapıyor. Kömürü, petrolü olmayan Japonya, sermaye malına değil, fikri sermayesine yatırım yaptı. Birçok ülke bunu anlamıyor. Sanıyorlar ki tarım zenginlik getiriyor. Aksine, tarım giderek ucuzluyor. Gelecekte zengin olacak ülkeler, sermaye malı ile fikri sermaye arasındaki dengeyi kurabilecek ülkeler olacak.
Kaynak: Al Jazeera
İlk yorum yapan siz olun