UÇURTMA AVCISI Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler
“…yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?”
“Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.”
“Annem elmaların olgunlaşmasını bekleseydin, hastalanmazdın dedi. Şimdi, ne zaman bir şeyi çok istesem, annemin elmalar için söylediği şeyi anımsıyorum.”
Yeniden iyi biri olmak hala mümkün.
Bir annenin feryatları insanın yüreğini dağlıyor Emir can. Allah’tan bu sesi asla duymamanı dilerim.
Yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir.
“Tek bildikleri,tespih çekip anlamadıkları bir dilde yazılmış bir kitabı papağan gibi tekrarlamak.”
Çocuklara sözler vermek , çok tehlikeli bir şeydir.
“Eğer yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim içki içmem ya da domuz eti yememden daha önemli meselelerle uğraşıyordur.”
Yaşamımda ilk kez, aynı anda hem gülmek hem ağlamak istedim
Öğretmenlik fazla para getirmeyebilir, ama yapmak istediğim iş o !
Öğretmenliği seviyorum, ayrıca sadakayla geçinmekten çok daha iyidir.
“Her günahkar, günahı kadar cezalandırılacaktır”
Baba, kötülerin bile canını yakmanın günah olduğunu söylerdi. İstemeden kötü olmuşlar, bazen de düzelirlermiş.
‘Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı çekemez…’
“Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden birsey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler…”
Gözlerin ruhun aynası olduğu söylenir.
Dürüst olunduğu sürece korkaklık Dünyanın sonu değildir. Ama ne zaman ki bir ödlek kim olduğunu unutur… Işte o zaman Allah yardımcısı olsun.
Çocuklar boyama kitabı değilidir.Onları en sevdiğin renklere boyayamazsın
Çığlık atmak istiyorsun. Becerebilsen, atacaksın. Ama haykırmak için soluk almak gerek.
Yalan söylemekte hırsızlıktır.Başkasını gerçeği öğrenme hakkını çalmış olursun.
”Ne göreviymiş bu? Zinacıları taşlamak mı? Çocukların ırzına geçmek mi? Yüksek topuklu ayakkabı giydi diye kadınları kamçılamak? Hazaraları katletmek? Ve bütün bunları İslam adına yapmak?”
Baban, tıpkı senin gibi, ruhen işkence çekiyordu.
“Kız arkadaşlarını gebe bırakır, evlilik dışı çocuk sahibi olurlar ama kimse ağzını açıp bir şey söylemez. Eh, deli kanlılar eğleniyorlar işte! Ben tek bir hata yaparım ve ansızın herkes nang, namus diye ciyaklamaya başlar; ömrümün sonuna kadar da başıma kakar!”
Sonunda, kaçtım. Kaçtım, çünkü korkağın tekiydim.
“Özü sözü doğru olanların ortak yönü de şudur: Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar.”
Gel. Yeniden iyi biri olmak mümkündür.
Kafasından neler geçtiğini çoğu zaman kesinlikle bilemediğim bu çocuk nasıl oluyor da beni açık bir kitap gibi okuyabiliyordu ?
Çocukların dehşetle baş etme yöntemi budur: uyuyakalmak
Tek kelime etmiyoruz; söyleyecek sözümüz olmadığından değil, gerekmediğinden.
Zorla tebessüm etmekten, yüz kaslarım sızlıyordu.
Bunlar dört yıl önce ve beş bin kilometre uzakta yaşandı, ama onları hala duyabiliyorum.
“Bu dünyada kötüler var; bazen kötüler hep kötü kalır. Bazen onların karşısına dikilmen gerekir.”
Belli bir ücret ya da gözdağı karşısında, herkes birbirini satmaya hazırdı; kardeş kardeşi, hizmetçi efendisini, arkadaş arkadaşı.
“Halkımın kendi ülkesini el birliğiyle mahvetme biçimi, göğsümü beklenmedik bir öfkeyle sıkıştırıverdi.”
“Ölüm belgesi mi? Burada Afganistan’dan söz ediyoruz! Oradakilerin çoğunun doğum belgesi bile yok.”
Kabil’i iki gruba ayırmışlardı:dinlenenler ve dinlenmeyenler.İşin en kurnazca kısmı da,kimin hangi tarafta olduğunu kimsenin bilmemesiydi.
“Bunu söylemek ağır geliyor tabi,” diye ekledi, omuzlarını silkerek, “ama yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir.”
“Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz…”
Burası hiç de korunaklı değil. Yiyecek yok, giysi yok, içecek şu yok. Buradaki en bol şey, çocukluğunu yitirmiş çocuklar.
Hayat sana karşılığın vermeyeceğin kişilere yaptığın iyiliklerle güzeldr
“Allah’ı o yaptıkları görkemli, gösterişli ve pahalı camilerde bulamazsın. Allah’ı altınla bezenen kabe örtülerinde de bulamazsın. Allah nerededir biliyor musun? Allah işte bu hastanededir. Evladını yitirmek üzere olan bir annenin gözlerindedir. Bu savaştadır. Kan kokan gecelerimizdedir. Allah insanların çaresizliğindedir.”
Sağ olduğum için her gün Allah’a şükrediyorum.Ölümden korktuğum için değil,karımın bir kocasi olduğu, oğlum da yetim kalmadığı için.
Ama o yaz öğretmenimin İranlılar hakkında söylediği bir şey aklıma takılmıştı; bir eliyle sırtını sıvazlarken, ötekiyle seni soyabilen, tatlı dilli düzenbazlar, demişti.
Uçurtma Avcısı’nda Hosseini “ Afganistan’da çocuk çok ama çocukluk yok” der. Dünya da öyle değil mi, insan çok ama “insanlık” yok.
Gerçek yanıt, hayırdı. Yalansa, evet. İkisinin ortasında karar kıldım: “Bilmiyorum.”
…inanmamızı istiyorlar, öyle değil mi? Gerçeği bilmemizi istemiyorlar.
Suskunluk, huzur içeriyor . Sakinlik , dinginlik . Yaşam düğmesinin sesini kısmak gibi.
Yüzündeki tiksintiyi gizlemek için harcadığı yoğun çabayı hiç unutmayacağım…
İlk yorum yapan siz olun