Tarih bazen aklımızın alamayacağı kadar karanlık satırlar yazar. Nazi Almanyası’nın gölgesinde geçen yıllar, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak hatırlanır. Ancak bu karanlığın içinden çıkan bazı hikâyeler, hem tüyler ürpertici hem de mucizevidir. İşte onlardan biri: Auschwitz Cüceleri olarak anılan Ovitz Ailesi’nin hikayesi.
Milyonlarca insanın ölümüne neden olan, yüzbinlerce kişinin hayatını kabusa çeviren, 20. yüzyılın en güçlü ve en acımasız liderlerinden biri olan Adolf Hitler, Alman Aryan ırkını oluşturma çabasında olduğundan her türlü işkence ve öldürme yöntemleri denedi. Bu işkenceyi çeken birçok insan vardı. Buna maruz kalanlar arasında cücelerden oluşan Ovitz de var.

Hitler’in Irk Takıntısının Kurbanları
Nazilerin “saf ırk” saplantısı sadece Yahudileri değil, zihinsel ya da fiziksel farklılık taşıyan herkesi hedef aldı. “Aktion T4” adlı korkunç bir programla, engelli bireyler sistematik olarak katledildi. Bu vahşetin içinde, kaderin acı bir oyunuyla, yetenekli bir cüce ailesi de Auschwitz’in kanlı duvarlarına doğru sürüklendi: Ovitzler.

Sahne Işıklarından Gaz Odalarına
Romanya’da doğup Avrupa’nın dört bir yanında sahne alan Ovitz Ailesi, müzikal yetenekleriyle tanınıyordu. 12 kişilik bu Yahudi ailenin 7’si cüceydi. Sahne ışıkları altında dans edip şarkı söylerken, kimse onların bir gün Nazi doktoru Josef Mengele’nin “özel koleksiyonu”na dahil edileceğini tahmin edemezdi.

Ovitz ailesi Auschwitz kampına götürülmeden önce sahnede
Mengele’nin İlgi Alanı: Cücelik
Auschwitz ölüm kampına götürüldüklerinde Ovitzlerin kaderi, diğer tutuklulardan farklıydı. “Ölüm Meleği” lakaplı Dr. Josef Mengele, cücelik üzerine deneyler yapma bahanesiyle onları gaz odalarından korudu. Ancak bu koruma, gerçek anlamda bir kurtuluş değildi. Mengele’nin laboratuvarı, yaşayan bedenler üzerinde yapılan akılalmaz deneylerin merkeziydi.

Dr. Josef Mengele'nin Auschwitz kampında yaptığı deneyler
İnsan Kemiklerinden Müzik Yapan Uygarlık
Naziler, yalnızca öldürmekle yetinmiyor, öldürdükleri insanları “bilim” ya da sanat adına parçalıyordu. Cücelerin kemikleri müzelerde sergilenmek üzere toplanıyor, bazı durumlarda yakılarak kalanları numunelere dönüştürülüyordu. Mengele’nin asıl amacı cüceliğin genetik sırlarını çözmekti; ancak uyguladığı yöntemler bilim değil, düpedüz sadist bir deliliğin ürünüydü.

Cehennemden Kurtuluş
27 Ocak 1945’te Sovyet birlikleri Auschwitz’e girdiğinde, 7 bin kadar tutuklunun arasında Ovitz ailesi de vardı — tamamı hayattaydı. Bir mucizeydi bu. Belki de Mengele’nin hasta zihnindeki “araştırma nesnesi” statüleri onları hayatta tutmuştu. Ama geride bıraktıkları acı, asla silinmeyecek izler bırakmıştı.
Hafızamıza Kazınan Bir Uyarı
Ovitz Ailesi’nin hikâyesi yalnızca bir dram değil; aynı zamanda insanlık adına utanç verici bir uyarı. Bilimin, ideolojilerin ve gücün yozlaşmasının nelere yol açabileceğini gösteren canlı bir örnek. Bu aile sahne ışıklarında değil, tarihin en karanlık köşelerinde bir direniş sembolü haline geldi.
Belki de bugün hâlâ, sahnede neşeyle dans eden yedi cücenin silüeti, Auschwitz’in demir kapılarında yankılanıyor. Ama bu kez, özgürlüğün ve insanlığın melodisiyle…
Detay:
Auschwitz Memorial Museum
United States Holocaust Memorial Museum
İlk yorum yapan siz olun