Mart 29, 2024
otopsinin tarihçesi irkilata.net

Otopsi’nin tarihçesi

Otopsi: Cesed diye tabir edilen hayatî yaşam belirtieleri kalmamış yani ölmüş bedenin, çeşitli sebeplerin neticelerini öğrenmek için tetkik edilmesi incelenmesi olayına denir.
Ölüm sebebini ve zamanını tesbit etmek, vücuttaki organların durumunu incelemek ve kimlik belirlemesini için cesedi (ölünün) açıp, muayene etme durumudur otopsi.
Otopsi tıpta, insan vücudunu daha yakından tanıma, ölüm, hastalık sebeplerinin belirlenmesinde, hastalığın vücutta bıraktığı etkiyi görme ve inceleme, cinayet, kriminal olaylarda suçun işleniş biçimini teşhir etmede kullanılan bir yöntemdir.


Özellikle adlî tıp alanında cinayete kurban giden kişilerin kimliklerini tesbit etmede en çok kullanılan yöntemlerden birisidir.
Otopsinin tarihi geçmişi;
İlk otopsi 1374 yılınd, Fransa’da yapılmıştır. Beşinci Charles, çocuk düşürme, dikkatsizlik yüzünden adam öldürme, intihar durumlarında, hekim, cerrah ve ebelere otopsi yapma, hâdise hakkında otopsi verme mecburiyeti koymuştur.Bizde (Türklerde) ilk otopsi, 1841′de Proföser Bernand tarafından yapılmıştır. 1866 yılında açılan Tıbbîye-i Şahane’de adlî tıp dersleri okutulmaya başlanmış, 1920′de ilk adlî tıp enstitüsü kurulmuştur.
Tıp dünyasında iki amaçla otopsi yapılmaktadır. Birincisi, bilimsel çalışmalar için olan otopsidir. Buna ”Kadavra Otopsisi” denir. Diğeri ise adlî olayların çözümlenmesi ve tesbiti için yapılan otopsilerdir. Özellikle ceza hukuku alanında cezanın tesbitinde önemli rol oynamaktadır.
1- Hususî (Özel) Otopsi:
Ölen şahsın vasiyeti ile veya ölünün sahipleri tarafından istenen ve ölümün hakiki sebeplerinin araştırılması amacıyla yapılan otopsidir. Bilimsel çalışmalar ve tıp öğrencilerine bilgi ve eğitim vermek amacıyla yapılan otopsilerde bu gruba girer.
2- Adlî Otopsi:
Ölümün şüpheli olduğu hallerde, zehirlenme vakalarında, kurşun yaralarından ölen kimselerin vücudunda kalan kurşunları çıkartmak gayesiyle, adliyeye intikal etmiş olaylarda yapılan otopsilerdir.
Adlî otopsisilerde cenaze sahibinin rızasının olup olmamasının hiç bir önemi yoktur. Ceset adlîyenin malı haline gelmiştir. ve adliye bunu istediği biçimde incelem hakkına sahiptir.
Otopsi Nasıl Yapılır?
Bir ölünün adlî muayenesi; birisi adlî doktor olmak şartıylaiki hekim, hâkim ve tehlike umulan hallerde savcı tarafından yapılır. Bu iş, ölüyü son hastalığında tedavi eden doktora yaptırılmaz. Gerekli görülmesi halinde ölünün mezardan çıkartılmasına müsade edilir. Engelleyici sebepler olmadığı sürece ölüyü tanıyan kişilere gösterilerek hüviyeti (vatandaşlığı) tesbit edilir.
Cesedin dış görünüşü, bulunduğu yerin özellikleri tesbip edildikten sonra ceset muayene edilir. Bu muayenede cesedin elbiseleri çıkartılır ve vücut üzerinde yer alan tüm yara bere, ezilme vs değişiklikler teker teker yazılır.
Ceza Muhakemleri Kanununca, otopsi, ölünün hali müsait oldukça baş, göğüs, karın bölgesinin açılarak yapılmasını gerekitirir. Bilhassa cinayetlerde bu kısımlar mutlaka açılır.
Otopsi sonunda, gerek dış muayenin, gerekse iç muayenin bütün aşamalarında bulunan hakim ve savcı ile hekimler tarafından imzalanmış otopsi tutanağı (zabtı) hazırlanır. Ölüm sebebini ve mekanizmasını bildiren doktorlar tarafından yapılmış gerekçeli rapora ise ”Otopsi Raporu” denir.
Zehirlenmelerde otopsi:
Bu tür oalylarda otpsi tekniği biraz değişiktir. Yakıcı zehirler değdiği yeri, cildi, ağzı, boğazı, mideyi yakıp harap eder. Mide delinebilir. Bunlarda mide ve barsak muhtevası ayrı kavonazlara boşaltılıp, zehir araştırması için laboratuara bir miktar da kan örneği ile birlikte gönderilir.
Bebek otopsileri:
Yeni doğan bebeklerde, çocuğun vaktinde doğup doğmadığını tayin etmek için boy, kilo, kafa ölçüleri, göbek kordonu, kemikleşme noktaları ve dişler incelenir.
Bebeğin ölü mü doğduğu yoksa sonradan mı öldürüldüğünü anlamak için hidrostatik test yapılır. Kalp, akciğer ve timüs bezi çıkartılarak bir suya atılır. Akciğer nefes almışsa bunlar suyun üstünde yüzerler. Eğer ölü doğmuşsa batarlar. Böylece ölü doğup doğmadığı anlaşılmış olur..

Bir Cevap Yazın