1 yıl boyunca elince geçen paraları kapısının içinde biriktiren adam sonunda paralarını çıkardı.
irkilata
Bir adam şeyhinin yazdığı kurşun geçirmez muskanın kurşun geçirmediğini ispat etmek için kalaşnikofu göğsüne dayar.
“Mahalle Mektebi uzak… Kış, soğuk, kar…
Paltom yok…
Üşüyorum, ellerim donuyor.
Annem haki renkli kalın bezden bir çanta dikti bana.
Kitabımı, defterimi çantama koyuyorum.
Soğukta elim üşüdüğünden çantayı tutamazdım, kolumun altına
sıkıştırırdım; soğuktan korunmak için elimi de çantanın altına alırdım.
Arjantin ve Şili’nin güney ucunda Patagonya bölgesinde ve Ateş Toprakları’nda yaşayan avcı ve toplayıcı Selknam (Selk’nam, Ona, Onawo) Kızılderililerine karşı girişilen soykırım. Selknamların İspanyol sömürgecilerle karşılaşması az olmuştur. Ateş Toprakları Altına Hücumu sırasında Beyazlarla karşılaşsalar da, esas yoğun karşılaşma 19. yüzyılın sonlarında olmuştur. Arjantin ve Şili hükûmetleri 19 yüzyılda Ateş Toprakları’nı bölüşmeye başlamıştır.
Bir Kızılderili Öğretisi diyor ki:
~Bir atın susuzluğunu giderdiği yerden su iç; at hiçbir zaman kötü su içmez.
~Kedinin yattığı yerde uyu,
~kurdun değdiği elmayı ye.
~Sivrisineklerin yerleştiği mantarları korkusuzca topla.
~Köstebeklerin kazdığı yere ağaç dik.
İlginç bir teori de gökyüzünde beliren UFO’ların aslında birer zaman makinesi olduğu yönünde. Çağlar ötesinde gelişmiş insan uygarlığının zaman makinelerini keşfetmesi halinde elbette birileri geçmişe yolculuk etmek isteyebilecektir.
En korkutucu ve insalara uzak gelen teori ise, uzaylı olarak bildiğimiz yabancıların aslında dünyadaki yaşamın tasarlayıcısı oldukları yönünde. Dünyayı bir deney alanı olarak kullanan uzaylıların, aynı bizim laboratuar hayvanlarından faydalandığımız gibi, bizden yararlandıkları rahatsız edici bir fikir olarak ortaya atılıyor.
Son yıllarda yüksek sesle dillendirilen düşüncelerden biri de Antik Uzaylılar teorisi. Bu teoriye göre uzaylılar dünyamıza yeni gelmiyorlar. Daha önce defalarca geldiler, uyarlıklar kurmamıza yardım ettiler, yol gösterdiler ve iletişim kurdular. İlk medeniyetlerden günümüze, dünyamız sürekli uzaylıların ziyaretine açık bir turistik mekan olabilir mi? Bu fikir pek çok kesim ve tarihçi tarafından akla yatkın bulunuyor.
Teoriye göre, Uzaylı olarak nitelediğimiz canlılar aslında dünyalı olabilir. Çağlar öncesinde dünyada medeniyet kurmuş çok ileri bir uygarlık belki de uzayın kapılarını aralamış olabilir. Aztek ve Mısır gibi medeniyetlerin gök biliminde ne kadar uç noktalara ulaştığını düşünecek olursak, pekala izini kaybettirmiş kayıp bir uygarlık da uzayda yolculuğun yolunu bulup dünyayı terk etmiş olabilir.
Teoriye göre insanlar ve dünyadaki canlı yaşam başka bir evrenden geliyor. İzini süremediğimiz bir çağda, uzak bir galakside, ölen bir gezegenden yola çıkan insanlar uzay gemilerine atlayıp yeni bir ev bulmak için evrende yol aldılar. Bu yolculuklardan birinde Dünya keşfedildi ve sistemli bir şekilde önce hayvanlar test amaçlı bu mavi gezegene gönderildi.
Victor Hugo – Sefiller Adlı Kitabından En Anlamlı Alıntılar ve Sözler
Başkalarının ayıbını araştıracağınıza, kendi günahlarınızı hatırlayınız! Yarın, haşir gününde, hepimiz yaptıklarımızın hesabını vereceğiz…
Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk.
Bugün dalkavukluk çıkarı için her şeyi onaylayan yalaka tabir edilen kişilere söylenen bir hakaret kelimesidir. Ancak Tanzimattan evvelki Osmanlı döneminde dalkavuklar,kahyaları, kuralları ve devletçe belirlenmiş fiyat bedelleri olan bir esnaf kitlesi idi.
Topkapı sarayı arşivinde Birinci Mahmut zamanına ait kime hitab ettiği belli olmayan bir dilekçe bulunmuştur.
Yazının bugünkü dilimize çevirisi şu şekildedir: