Barbaros Hayreddîn Paşa; Bu Araplar, cenk sanatını bilmez bir kavimdirler. Çölde çapulculuk yapmakla ordu hâlinde cenk etmeyi aynı şey sanırlar.
Cenk sanatını bilen İspanyol kâfiri bile Türk leventlerine daima mağlup olagelmişken, hangi akılla bilinmez, bu Arap kabileleri olur olmaz yerde Türklerin karşısına çıkıp perişan olurlar. Zira onlarda insan canı gayetle değersizdir.
Kulluklarını bilip tedbir alacakları yerde, her şey Allah’tandır deyip budalaca ölürler.
Kadıoğlu bedevilere şöyle haber saldı:
Her kim bir Türk tutup kellesini kesip bana getirirse 10 kuruş bahşiş alacak, ayrıca üzerinde her neyi varsa onun olacak.
Bedeviler akçasız pulsuz idiler, zaten onlara göre bir Türk öldürmek büyük gaza sayılırdı.
Şimdi bahşiş verilip bir de üzerinden çıkacak olan her şey onlara bırakılınca artık ne olur.
Şimdi bu müfsit herifler etrafa dağılıp koku almış zağarlar gibi,
acaba nerede bir Türk buluruz diye dağdan dağa, yardan yara Türk arayıp gezerlermiş.
Yaralıdan, düşmüşten, kalmıştan buldukları Türk biçarelerin başcağızlarını kesip Kadıoğlu’na götürür, 10 kuruş bahşişlerini alırlardı; elbiseleri de onların olurdu.
Böyle çok zulmettiler.
Tahmin ettiğim gibi, emrimdeki 6000 Arap gönüllüsü öyle zararlı bir hareketle ihanet ettiler ki, bir an önce güneye çekilmek vacip oldu.
Bu sözde gönüllüler, Kral Karlos’a yaranmak için, ben 6000 Türk levendiyle surların önündeyken, şehrin hapishanelerini açıp, 10000 Hıristiyan esirini serbest bıraktılar.
Ağam Oruç, hamiyet kuşağını dört elle kuşandı.
Sabaha kadar başını secdeden kaldırmadı.
Cenâb-ı Hak’tan nusrat ve zafer diledi.
Sabah güneş doğarken, Leventlerini topladı.
Arap’tan, Berberî’den, Endülüslüden de çok askeri vardı.
Amma bunlar, Türk Leventleri gibi cenk bilmezler, sıkışınca düşmandan yüz geri ederlerdi.
Hızır ve Oruç 1516’da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’e gönderdiler.
Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı.
Oruç Reis ve Hızır Reis’in, ağabeyleri İshak’ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika’da toprak edinmeye başladılar.
1516-1517’de İspanyollara karşı savaştılar ve Tenes, Tlemsen ve Oran kentlerini ele geçirerek Cezayir’i denetimlerine aldılar.
Oruç Reis Cezayir hükümdarı ilan edildi.
İspanyollar ertesi yıl Cezayir’i geri almak için Araplarla birleşerek saldırıya geçti.
Bu savaşta Hızır Reis’in ağabeyleri olan İshak Reis ve Oruç Reis öldürüldü.
Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak ona bağlılığını bildirdi.
Yavuz Sultan Selim de Hızır Reis’i Cezayir Beylerbeyliğine atayarak koruması altına aldı.
Bunun üzerine önce Tunus ve Tlemsen Beyleri birleşerek Cezayir’e yürüdüler.
Cezayir şehri dışındaki toprakları alıp, Cezayir içindeki halkı ayaklandırdılar.
Ayaklanmayı bastıran Hızır Reis beyleri durdurdu.
1519’da Cezayir’e gelen İspanyol donanmasını mağlup etti.
Ama Cezayir halkının durumu ve Tunus Beyi ile yapılan savaşın iyi netice vermemesi üzerine gemileri ve kendine bağlı Reislerle Cezayir’i bırakıp Seyşel Adaları’na çekildi.
12000 askerim vardı, fakat bunların yarısı, askerlik kaidelerine göre savaşmayı bilmeyen Arap gönüllüleriydi ve başları sıkışınca kaçmaları, hatta düşmanla birleşmeleri görülmemiş işlerden değildi.
Bu Arab kavmine itimat etmek kat’a caiz değildir.
Haber aldım ki Abdullah, Tlemsen’e gelmiş ve şehre hakim olmuş.
Karındaşı Mes’ud, korkusundan kaleye kapanmış, 25 gün dayanmış.
Bizim Leventler bakmışlar ki iş uzar, yanlarında kale muhasarasına yarar büyük top yoktur, aralarında müşavere etmişler:
Sahte bir ricat hareketi yapalım, demişler; bizi kaleyi bırakıp kaçtık sansınlar.
Bu Araplar gayetle arsız bir kavimdir, galiptik, mağluptuk bilmezler.
Türkler kaçtı diye kaleden çıkıp yağma hırsıyla üzerimize gelirler.
O zaman onları haklar, kaleyi alır, Emir Abdullah’a teslim eder, Cezayir’e döneriz.
Aynıyla böyle oldu, hay Türkler firara yüz tutup kaçıyor diyen kaledeki Sultan Mes’ud taraftarı Araplar, Leventlerin ardına düştü.
Leventler gerisin geriye hamle yapıp çoğunu kılıçtan geçirdiler.
Zira bu Araplar, cenk sanatını bilmez bir kavimdirler.
Çölde çapulculuk yapmakla ordu halinde cenk etmeyi aynı şey sanırlar.
Cenk sanatını bilen İspanyol kafiri bile Türk Leventlerine daima mağlup olagelmişken, hangi akılla bilinmez, bu Arap kabileleri olur olmaz yerde Türklerin karşısına çıkıp perişan olurlar.
Zira onlarda insan canı gayetle değersizdir.
Kulluklarını bilip tedbir alacakları yerde, her şey Allah’tandır deyip budalaca ölürler.
Gerçi iyi ata binerler ve içlerinde cesur olanlar vardır.
Ancak atlarının koşumları bile gayetle iptidaidir iyi silahları yoktur.
Olsa da kullanamazlar, ateşli silahlarla araları iyi değildir.
Sonra en büyük mağlubiyet sebepleri şudur ki, kitle halinde dövüşmenin kaidelerini asla bilmezler.
Kaynak: Barbaros Hayrettin Paşa Hatıraları, İsmail Hami Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi.
Gazâvât-ı Hayreddîn Paşa.
İlk yorum yapan siz olun