İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Chopstick’in Gizemli Hikayesi

İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan yemek yeme eylemi, tarihin tozlu sayfaları kadar eski. Günümüzde sofralarımızı genellikle çatal ve kaşık süslese de, geçmişin derinliklerinde bambaşka bir tablo hakimdi: keskin bıçaklar! Ancak bu keskin aletler, tahmin edebileceğin gibi, yemek yemekten ziyade küçük çaplı savaşlara davetiye çıkarıyordu adeta.

İşte tam da bu noktada, Asya toplumları zarif bir çözümle bu soruna “dur” dedi: chopstickler. Peki, bu iki incecik çubuğun kökeni nereye uzanıyor dersin?

Arkeolojik kazılar, en eski chopsticklerin izini M.Ö. 1200’lü yıllara, Çin’in görkemli Shang Hanedanlığı’nın son başkenti Yin şehrine kadar sürüyor. Ancak ilginç bir detay var: o dönemde bu çubuklar henüz yemek yerken değil, mutfakta, yemek hazırlığı aşamasında kullanılıyordu. Sofralarda bıçakların hüküm sürdüğü zamanlardı.

Chopsticklerin yemek masalarına nazikçe inişi ise M.Ö. 200’lerde, Han Hanedanlığı döneminde gerçekleşti. Bu dönemde, bölgenin temel besin kaynağı olan akdarı, pek de seçici olmayan bir bitkiydi; ne gübreye ne de özel bir toprağa ihtiyaç duyuyordu. Ancak bu mütevazı bitkiden yapılan lapa, o zarif çubuklarla yenmek için biraz inatçıydı doğrusu.

Fakat kader ağlarını örüyordu. Han Hanedanlığı’nın güneye doğru genişlemesiyle birlikte, beslenme alışkanlıkları da yavaş yavaş değişmeye başladı. Güney toprakları, pirinç üretimi için adeta bir cennetti. Öyle ki, üretilen pirinç miktarı sadece güneyi değil, kuzeyi bile doyuracak kadar fazlaydı. İşte tam da bu noktada sihir gerçekleşti! Pirincin pişirme şekli, ona doğal olarak yapışkan bir kıvam veriyordu. Bu da chopsticklerle yeme eylemini adeta bir dansa dönüştürüyordu.

Çin’de pirinç üretiminin yanı sıra buğday üretimi de hız kazanınca, noodle gibi nefis hamur işleri de sofralarda yerini aldı. Bu durum, chopstick kullanımını adeta bir zorunluluk haline getirdi. Yemeklerde kullanılan sebzeler ise, o iki zarif çubukla kolayca kavranıp afiyetle tüketilebilecek boyutlarda kesiliyordu.

Ancak chopstickleri bu kadar ön plana çıkaran sadece pratikliği değildi elbette. Üretiminin ucuz olması da bu tercihte büyük rol oynadı. Çin gibi devasa bir nüfusa sahip bir ülke için bu, hiç de göz ardı edilemeyecek bir faktördü. Daha az metalin bıçak ve çatal yapımında kullanılması, dolayısıyla daha az ateş yakılması anlamına geliyordu. Bu da ekonomik açıdan büyük bir avantaj sağlıyordu.

Yemekleri pişirmeden önce minik parçalara ayırmak, sadece yeme kolaylığı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda pişirme süresini de kısaltarak yakıt tasarrufuna olanak tanıyordu. Dahası, o minik lokmaları yavaş yavaş yemek, doygunluk hissine daha çabuk ulaşılmasını sağlayarak psikolojik bir doygunluk da yaratıyordu. Yani aslında chopstick kullanımı, tamamen ekonomik bir zorunluluktan doğmuştu diyebiliriz.

Ve tabii ki, büyük düşünür Konfüçyüs’ü de unutmamak gerek! Kendisi tam bir chopstick hayranıydı. Ona göre bıçak gibi “vahşi” ve “barbarca” bir aletin, saygın bir beyefendinin yemek masasında yeri yoktu. Bu konuyu o kadar önemsemişti ki, takipçileri bu düşüncesini Konfüçyüs felsefesinin temel taşlarından biri olan “Ritler Klasiği”ne bile not düşmüşlerdi.

Ortaçağ Avrupası’nda ise sofralarda bıçak kullanımı oldukça yaygındı. Hatta bu bıçaklar, birini kolayca öldürebilecek kadar keskin olabiliyordu. İnsanlar bu tehlikeli aletleri kürdan niyetine bile kullanmaktan çekinmiyordu.

Bu durumdan aşırı derecede rahatsız olan Kardinal Richelieu, sonunda duruma el koydu ve masada kullanılan bıçakların köreltilmesini emretti. Böylece bıçaklar, istese bile kimseye zarar veremeyecek hale getirildi. İşte günümüzde kullandığımız yemek bıçaklarının atası böylece ortaya çıkmış oldu.

Özetle, Avrupa yemek sırasında kullanılan keskin bıçak sorununa köreltilmiş bıçaklarla bir çözüm bulurken, Asya aynı probleme zarif ve pratik bir alternatif sunarak chopstickleri yarattı. İki farklı kültürün, aynı temel ihtiyaca ne kadar farklı ve özgün çözümler bulabildiğinin harika bir örneği değil mi? Yorumlarınızda belirtiniz lütfen.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir